Anadolu'nun yasayan en buyuk saz ve soz ustasi Neşet Ertaş 1938, Kırşehir doğumlu Türk halkozanı. Muharrem Ertaş'ın oğludur.
Neşet Ertaş türkü demek; binlerce yıldır söyleyen ve söylenecek olan…Neşet Ertaş bağlama demek;binlerce yıldır çalınan ve çalınacak olan…
Kırk yıldır ismi türkü ve bağlama ile özdeşleşmiş Neşet Ertaş’ın yoksulluk, gurbet ve ayrılıklarla dolu hayat hikayesi 1938’de Kırtıllar Köyünde bağlar. Anası Keskin’in Hacelobası köyünden Döne, babası Kırşehir'in YağmurluBüyükoba köyünden Muharrem Ertaş…Baba Ertaş, orta Anadolu Türkmen/Abdal Müziği geleneğinin bilinen en güçlü temsilcilerinden biri ve gelmiş geçmiş en büyük bozlak ustası.
"Türkmen/Abdallar"ın en yoğun olduğu Kırşehir,Kaman,Bala,Keskin,… Buralar,asırlar öncesinin gezginci ozanlık geleneğini sürdürürcesine köy köy gezen Baba Ertaş’ın çocukluk ve ilk gençlik yılları, başta Kırşehir,Kaman,Keskin ve Bala'ya ait Bu köyler olmak üzere çevre il ve ilçelerde babası ile düğün çalarak geçer.
Hayatının anlattığı bir şiirinde şöyle der: Dizinde sızıydı anamın derdi Tokacı saz yaptı elime verdi Yeni bitirmiştim üç ile dördü Baban gibi sazcı oldun dediler
Derken bir gün elinde sazı, cebinde iki buçuk lirayla ver elini Ankara diyerek Kırşehir’den ayrılır. Ankara, İstanbul, kısa bir süre için tekrar Kırşehir ve nihayet hiç bitmeyecek bir gurbet hayatına başlamak üzere tekrar Ankara…Gazinolar, pavyonlar, eğlence yerleri, düğünler ve konserler…Ve turneler; Anadolu turneleri… Sarısözen’in tabiri ile “Kırşehirli mahalli sanatçısı” Neşet Ertaş, 1960’ların sonlarına doğru artık yurdun dört bir tarafında zevkle dinlenen ve herkesin sevdiği bir sanatçı olmuştur.
O’nun türküleri ortanadolu bozkırlarının bin yıllık hüznünü anlatır Lisan-1 hal ile. İşte bunun için “türkü” denince O’nun o gür, parlak ve bir o Kadar da içli ve duygulu sesiyle söylediği yürek burkan ezgiler gelir aklımıza. Bağlama denince’de O’nun elinde adeta sihirli bir alet haline gelen bin yıllık sazımız akla gelir hemen.
1976 yılında geçirdi ani bir rahatsızlığın tedavisi için Almanya’ya gider ve iyileştikten sonra sanatçı olarak oturma izni alıp orada kalır. Yirmi üç yıldır “ Alaman gurbetinde”, ülkesine insanlarına duyduğu aşkla çalıp söylememektedir.
Bir sanatçıyı tanımanın en iyi yolu, hele de bu Neşet Ertaş gibi Türküler de hep kendini anlatan, kendi ruh ve gönül macerasını saza, söze döken bir usta ise, en güzeli sanatçının kendisini dinlemek. Neşet Ertaş, sazı türkü’ye; türkü’yü saza o kadar yakıştırır ve yakınlaştırır ve yakınlaştırır ki, dinleyenlere derin iç çekmek ya da göğüs geçirmek kalır…
İşte size bu türkülerden bir demet…
Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi
BOZKIR’IN TEZENESİ
TÜRKÜ BABA NEŞET ERTAŞ
Neşet Ertaş Konseri - Çat Belediyesi'nin 50.Yıl Kutlamaları
Gulsehir'in komsusu Çat beldesinin belediye oluşunun 50. Yılı kutlamaları nedeniyle düzenlenen “50. Yıl Kültür ve Sanat Şenlikleri” kapsamında “En Güzel At Yarışması” yapıldı, ünlü sanatçı Neşet Ertaş konser verdi. 20/07/2008 - 14:50, TurkMedya.com
Çat beldesinin belediye oluşunun 50. Yılı kutlamaları nedeniyle “etstur”un ana sponsorluğunda düzenlenen “50. Yıl Kültür ve Sanat Şenlikleri belde meydanında gerçekleştirildi. Çok sayıda vatandaşın büyük ilgi gösterdiği şenliklere katılanlar arasında Nevşehir Valisi Mehmet Asım Hacımustafaoğlu, Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede, Vali Yardımcısı Hüseyin Ergi, Emniyet Müdürü İsmail Güzeldemirci, Çat Belediye Başkanı Kamil Duru, belediye başkanları, daire müdürleri katıldı.
Törende konuşmalarin ardından sahneye, Türk Halk Müziği'nin usta sesi Neşet Ertaş çıktı. Anadolu'da bulunmaktan ve konser vermekten büyük mutluluk duyduğunu belirten Ertaş, "Merhaba, merhaba Anadolum, merhaba kara toprağımın insanları, merhaba yalansız, yüreği tertemiz insanlarım" diyerek dinleyicileri selamladı. Ertaş, seslendirdiği Bozlak, türkü ve oyun havalarıyla hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı.
Neset Ertas konserine basladiktan sonra daha 10 dakika olmamisti ki, en on sirada protokolde oturan Nevsehir Valisi ve Milletvekili Turkiye'nin yasayan en buyuk sanatcisina cok buyuk bir ayip ederek turkunun ortasinda bir yerde konser alanindan ayrildilar. Seyretmeyecektiniz o zaman niye geldiniz diye sordu meydana toplanan halk. Seref verdik diyorsaniz, boyle serefi biz halk olarak istemiyoruz. Ya gelmeyecektiniz, ya da Neset Usta'ya (ve halka) saygi geregi konserin en azindan yarisina kadar oturacaktiniz. Onlar Neset Baba turku soylerken sahnenin onunden yuruyerek yanindakilerle ayrilirken ben utandim sahsen. Ulu Ataturk ne demis, "Herkes vali olabilir, milletvekili olabilir, ama sanatci olamaz". Orada bulunan bizler sizi cok ayipladik bilmis olun!!
Ote yandan Cat Belediye Baskan Sn. Kamil Duru Beyefendi'ye boyle buyuk bir ustayi, Turkiye'nin yasayan tek gercek sanatcisini bizlere izlettirme firsati verdigi icin (hem de bedava) gonulden tesekkurleri bir borc biliyoruz. Ben ve yanimdakiler hic unutamayacagimiz bir gece yasadik ve yoremiz insani Neset Ertas'la gurur duyduk.
1960’lı yıllardan itibaren ismi bağlama ile birlikte anılan, sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevrelerinde de taktir ve hayranlıkla dinlenen Neşet Ertaş’ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Çünkü o da aslında tam bir yöre sanatçısı, yani mahalli bir sanatçı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak diğerlerinden ayrılır.
İşte Neşet Ertaş Orta Anadolu bozkırlarının tam göbeğinde, “ay dost deyince yeri göğü inleten” gönül delisi bir babanın evladı olarak 1938’de Kırtıllar’da dünyaya gelir. Hiç çocuk sahibi olamadığı ilk karısı Hatice’yi genç yaşında kaybeden Muharrem Ertaş, ikinci evliliğini Kırtıllar köyünden Döne ile yapar ve bu evlilikten, Necati, Neşet, Ayşe, Nadiye ve muhterem adında beş çocuğu olur. Kırtıllar nüfusunun tamamı abdallardan ibaret olan bir aşiret köyüdür. Köyün çevrede “abdallar” adıyla anılması da bundan olsa gerek. Daha altı yedi yaşlarında iken, kendisini yöre düğünlerinin aranılan sanatçı babası Muharrem Ertaş’ın sazı önünde oynarken bulan Neşet Ertaş, hayatını, bir nevi hayat destanı diyebilceğimiz 1960’lı yıllarda yazdığı uzun bir şiirinde şöyle anlatır.
TÜRKÜ BABANIN HAYAT DESTANI ŞİİRİ
Bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
Kırtıllar köyünde geldin dediler
Babama Muharrem, anama Döne
Dediysen Ata’yı bildin dediler
Dizinde sızıydı anamın derdi
Tokacı saz yaptı elime verdi
Yeni bitirmiştim üç ile dördü
Baban gibi sazcı oldun dediler
O zaman babamdan öğrendim sazı
Engin gönül ile Hakk’a niyazı
O yaşımda yaktı bir ahu gözü
Mecnun gibi çölde kaldın dediler
Zalım kader devranını dönderdi
Tuttu bizi İbikli’ye gönderdi
Babam saz çalarken bana zil verdi
Oynadım meydanda köçek dediler
Anam Döne İbikli’de ölünce
Tam beş tane öksüz yetim kalınca
Beşimiz de Perişan olunca
Babamgile burdan göçek dediler
Yürüdü göçümüz Tefleğe doğru
Bu hali görenin yanıyor bağrı
Üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
Bunlara bir ana bulun dediler
Yozgat’ın Kırıksoku Köyü’ne vardık
Bize ana yok mu diyerek sorduk
Adı Arzu dediler bir ana bulduk
İşte bu anadır buldun dediler
En küçük kardaşı kayıp eyledik
Onun için gizli gizli ağladık
Üstelik babamı asker eyledik
Yine öksüz yetim kaldın dediler
Zalım kader tebdilimi şaşırttı
Heybe verdi dalımıza devşirtti
Yardım etti Yerköy’üne göçürttü
Biraz da burada kalın dediler
Yerköy’den Kırıkkale’ye geldik
Babam saz çalarken biz çümbüş aldık
Kırşehir’e varınca kemanı çaldık
Aferin arkadaş çaldın dediler
Yarin aşkı ile arttı hep derdim
Babamı bir yere dünür gönderdim
Başlık çok istemişler haberin aldım
İstemiyor yarin seni dediler
Kırşehir’de yedi sene kalınca
Düğün düzgün hepsi bize gelince
Burada herkese yer daralınca
Ankara’ya gider yolun dediler
Ankara’da (sünnetçi) Veysel Usta’yı buldum
Epeyce eğleştim, evinde kaldım
Yüz lirayı verip bir yatak aldım
Etti isen böyle buldun dediler
Bir ev kiraladım münasip yerde
Kaldı kavim kardaş hep Kırşehir’de
Bu aşk hançerini vurdu derinde
Çaresini bulamazsan ölün dediler
Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
Canan acımaz mı garip dostuna
Buna da içeriye alın dediler
Bu hasretlik duygusu Türkü babanın sanatına olumlu etki yaparak, memleketin taşına, toprağına, insanına hasret ve özlemle dolu pek çok türkünün doğmasına sebep oldu.
Ana vatanımsın, baba yurdumsun
Ozanlar diyarı şirin Kırşehir
Uzak kaldım gurbet elde derdimsin
Hasretin bağrımda derin Kırşehir.
Feleğin yazdığı kara yazıynan
Çok yürüdüm bağrımdaki sızıynan
Kara kaşlarıynan, kara gözüynen
Aşık etti beni birin Kırşehir
Gerçekten de “gönül” kelimesinin Ertaş’ın şahsi lügatinde çok özel bir yeri var. O adeta, tıpkı Yunus gibi, Hacı Bektaş-i veli gibi kendisini”gönüller yapmaya” adamış biri... “gönül”ün geçmediği türküsü yok dense yeri...
Şu garip halimden bilen işveli nazlım
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen
Bir başka türküsünde:
Küstürdüm gönlümü güldüremedim
Baharım güz oldu yazım kış oldu
Gönüle yarini bulduramadım
Baharım güz oldu, yazım kış oldu
Diye dert yanar.
Bir türküsünde babası Muharrem Ertaş’ı “gönül delisi” olarak niteler:
Sazını çalarken kendinden geçen
Gönülden gönüle kapılar açan
Aşkın dolusunu nefessiz içen
Gönül delisini neyledin dünya
Muharrem Babaya ağıt
Uzak yoldan geldim hasretim için
Hani nerde babam Muharrem nerde
Yaralı bülbülüm ses vermez niçin
Yüreği yanığım o kerem nerde
O garip gönüllüm, dertli bakışlım
Feleğin elinde sinesi taşlım
Yüreği yaralım, gözleri yaşlım
Gönül evi yıkık, viranım nerde
Fetholurdu feryadını dinleyen
Feryadı içinde derdin anlayan
Kuşlar gibi viranede ünleyen
Ecinnice deli boranım nerde
Okula gidemedim bu dert benimdi
Hemi benim derdim, hem babamındı
Hemi babam, hemi öğretmenimdi
Garibim dersimi verenim nerde
NEŞET ERTAŞ
NEYLEDİN DÜNYA