ARAPSUN ADININ GÜLŞEHİR OLMASI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
İhsan Can Eti (Kıytaloğlu)
Emekli Eğitimci,Şair
Binlerce yıl önce HATTİ'lerin yerini alan HİTİTLER tarafından kuruluşun izlerini taşıyan bir yerleşim merkezi olan GÜLŞEHİR'in orijinal adı hakkında açık bir bilgiye sahip değiliz.
Araplı döleğindeki ören yerinin adına, eski antik haritalarda, ARAPAU dendiğini biliyoruz. ARAPSUN adının bundan kaynaklandığını düşünebiliriz. Fakat ben, bir ara dolaşmak fırsatını bulduğum ilçenin batı kesimindeki kırsal alanda, halktan bazılarının Arapsun yerine, YARABUSUN dediklerine tanık oldum. Neden Arapsun değilde YARABUSUN dediklerini sorduğumda, (Memleket kepezlerin yarların dibine pusmuş -yani saklanmış- da ondan) deyip gülmüşlerdi. Bu yakıştırma, bir medrese iştikakı olsa bile, bir gerçeğide yansıtmaktadır. İştikak heveslileri Güney Amerika'da Dünyanın ikinci büyük nehri olan AMAZON nehrinin adının aslı "AMMA UZUN" du derler. Sanki dünyamızın en ilk çağlarında, dedelerimiz Oğuz'lar oraya gidip, o Türkçe ismi vermişler! (Not: Amazon 6510 Km., Kızılırmak 1355 Km) Elbette bu gülünç bir safsatadır.
Fakat Açıksaray kaya kentinin Bizans hakimiyeti sırasındaki adının JOROPASOS olduğu ve buradaki insanların sonradan Gülşehire gittikleri biliniyor ve bazı sözcükler gerektikçe yapılarındaki birkaç harfi benzerleriyle değiştirebilirler. Mesela JOROPASOS'un başındaki J harfi, bazı kelimelerde Y olarak okunur. Jerusalem (Kudüs) kelimesinin Yezalem okunması gibi. Sözcüklerde A-O ve S-N değişiklikleri de çok rastlanan hallerdendir. Bizim JOROPASOS sözünde de j,o,s değişerek y,a,n haline gelmiş olsa YARABUSON olmuş olur. Bir dilde uzun yıllar içinde bu kadarcık bir değişim normal sayılır. Ve Yarabusun'un Arapsun'a dönüşmesi de çok kolaylaşır.
Bir de özellikle bizim coğrafi bölgemizde, Türkiye'nin her tarafında rastladığımız bir kent ismi özelliği vardır: Kelime sonları, -sın, -sun la biter. Arapsun, Mamasun, Dadasın, Göstesin, Sinason... gibi.
ARAPSUN'un, Malazgirt'ten sonra Anadolu'ya hakim olan Türkler tarafından, İç Anadolu'nun bir bölümüne de hakim olan Arapları kovarak onlardan boşalan bu yere ARAP-SON demiş olmaları akla gelir.
Selçuklu Sultanı'nın özellikle böyle bir isim kargaşası içindeki memlekete GÜLŞEHİR adını vemiş olması normal olurdu. Ama burada bir hataya parmak basmak gerekir: Alâeddin Keykubat, Kayseri'de 1237'de ölmüştür. Güvenilir bir kaynak olan HACI BEKTAŞ VELAYETNAMESİ bu ad verme olayını, Velayetname'nin 107. sahifesinde 1259'da vermiştir şeklinde yazılı. Bir ölünün bir şehre isim vermek için 22 sene sonra dirilip gelmesi olanaksız. Şu var ki bunlardan birinde ŞAHIS DEĞİL TARİH hatası vardır. Ama ŞEYH AHMET GÜLŞEHRİ 1317'den sonra yaşamış ünlü bir kişidir. Ve eserlerinde müstear (yani takma ad) olarak GÜLŞEHRİ adını kullanmıştır. Ünlülerden Somuncu Baba diye bilinen Şeyh Şemseddini Aksarayi ne kadar Aksaraylı ve ünlü Fatiha tefsircisi Molla Fenari ne kadar Fenerli ise, Gülşehri de o derece Gülşehrilidir. Ve meçhul sanılan türbesi Gülşehrin yanıbaşındadır.
Yani Gülşehir ad, Karavezir Seyit Mehmet Paşa tarafından verilmiş bir isim değildir. O kullanılmamakta olan bir ismi kullanmıştır. Gülşehir'e Gülşehri diyenlerede rastlıyoruz ancak bu kullanım yanlıştır. Çünkü O, gül yetişen bir belde değil, gül kadar güzel bir memlekettir.