GÜLSEHIR
ARAPSUN’du eski çaglarda adi,
Zaman-zaman koptu kolu, kanadi,
Yine var olmaktan geri kalmadi,
Yasadi binlerce yili Gülsehir.
Açiksaray, Küçük ve Büyükkale,
Ilica, Arapli, Kepezler hele,
Tarih ve cografya verip el ele
Oldu geçmislerin dili Gülsehir
Hoca Mes’ut gibi, SEYH AHMET gibi
Milletin yüzaki evlat sahibi...
Ve Allah’tan halka bir rahmet gibi
Vatan bahçesinin gülü Gülsehir.
Kepezler yan-yana, Ak’li Kara’li
Hirka sirtlarinda köyler sirali...
Güzeli doganin nazli marali,
Mutlu âsiklarin ili Gülsehir.
Neyleyim Cenneti, Gülsehir varken...
Ölüm akla gelmez burda yasarken...
Güzellik her yerden sanki tasarken
Âdeta bir gelinteli Gülsehir!.
Bütün atalarim burada yatar,
Sehrin göbeginde isimleri var...*
Çalisanlardan tut, Çayir’a kadar
Akrabalarimla dolu Gülsehir.
Yesil etekleri Kizilirmak’ta
Yikanir... Gözleri nurlu safakta...
CAN! Kendini tanit sehri birak da
Seni niçin eder deli Gülsehir?
Çok muteber, soylu bir âileden,
Seksen bes yil önce buradan giden,
Halk ve Yurt âsiki Ihsan Can’im ben,
Bana Ebediyet yolu Gülsehir
Ihsan Can ETI
Emekli Egitimci, Sair–Yazar
*(Bugün lise binasinin da üzerinde bulundugu Çalisanlardan Camiye kadar uzanan yerin, eski kayitlarda adi (Kiytaloglu Tarlasi-bahçesi olarak geçer.)
BİR BAŞKADIR NEVŞEHİRİM
Tarihi, coğrafyasıyla,
Bir başkadır Nevşehir'im.
Köylü, memur, esnafıyla
Baş tacıdır Nevşehirim.
Acıgöl yeni ilçemiz,
Tarih kokar her yerimiz.
Avanos'da üzümümüz;
Hep tatlıdır Nevşehir'im.
Derinkuyu yer altında,
Başaran'ın kıratında,
Cemal'ımın ağıtında,
Feryatlıdır Nevşehir'im.
Gülşehir ırmak yanında,
Hacıbektaş pir şanında,
Ürgüp turist akınında,
Kıymetlidir Nevşehir'im
Kozaklı'da altın su var,
Hastalara şifa sunar.
Yaz gelince insan dolar,
Damatlıdır Nevşehir'im.
Muşkara Nevşehir oldu,
Nic'oldu laleler soldu?
Ali Baran'larım n'oldu,
Çok adlıdır Nevşehir'im.
Aşık İNCE yaz yaz bitmez,
Ölçü almaz kıymet yetmez.
Sevgisi içimden gitmez,
Sevdalımdır Nevşehir'im.
7.2.1996, Sabit İNCE
Halk Oyunları
Nevşehir ve çevresinde geleneksel tarz içerisinde oluşan halk oyunları, Türkiye coğrafyası üzerinde “Halay Yöresi” olarak adlandırılan gurup içerisinde yer almaktır. Oyunlar daha çok düğün ve eğlence ortamlarında çıkartılmaktadır.Mekan olarak erkeklerde geniş meydanlara, kadınlar da ise kapalı ev mekanlarında oynanmaktadır.
Erkek ve kadın oyunlarını ayrı ayrı değerlendirilmek gerekirse:
Müzik Kültürü
Ünlü halk Ozanı Aşık Neşe'te ait olan bu şiir Nevşehir ve Aksaray illerine bağlı köylerin bütün özelliklerini sade bir Anadolu Türkçesi ile dile getirmiştir. Şiir aşığın kaleme aldığı şekilde yayınlanmaktadır. Sözcüklerde Bir değiştirme yapılmamıştır. Ünlü Aşık Aksaray ili Ortaköy ilçesine bağlı Çatin köyünde yaşamıştır.
Cumali köyünün yolları uzun
Yekünü şıh olur sonbahar güzün
Güzelini sarsan bir kara üzüm
Mevla’m bunları da cinan eylesin
Aşık Neşet der ki sayyom köyleri
Çerçi oldum bir bir gezdim evleri
Yanyurt'u sorarsan yutar devleri
Mevla’m onları da islah eylesin
Çekiçler'i dirsen bahçeli bağlı
Cangıllı adamının dilleri yağlı
Şihlar'ın irkeği avrada bağlı
Mevla’m onları da irkek eylesin
Bu kadar dolaştım daği bayırı
Çok severim hasenatı hayırı
Köy diye saymam Karaçayır 'i
Mevla’m onlari da cinan eylesin
Ben aşığım ta ezelden ezeli
Yaktı beni Selmanlının güzeli
Hem şarki söylüyor hemi gazeli
Mevla’m onlari da cinan eylesin
Pörnekler, Sarıagiı dağin başında
Bereket var ekmeğinde aşında
Güzel çoktur Kaleköy'ün daşinda
Mevlam onlari da cinan eylesin
Dadasın köyünü bilirim zati
Oturdum odasına, yorgunum kati
Birbirinin ardından söyler gıybeti
Mevlam onlari da islah eylesin
Dadasın köyünden gitmedim öte
Bu yazıda sattım ben anca meta
Gelesine gelince çaldılar köta
Mevlam onlari da islah eylesin
Ozancık köyünün ovadır yeri
Alabektas ağaları hepsinden iri
Uşakları şeytan, hemi de piri
Mevlam onlari da islah eylesin
Çatin kendi köyüm, ne diyin buna
Temel çürük olursa yıkılır bina
Burda eksik olmaz haramla bela
Mevlam bunları da islah eylesin
Göstesin, Sivasa pek çok durmadım
Daşdeller güzeli gibi asla görmedim
Ben aşığım diye meyil vermedim
Mevlam onlari da cinan eylesin
Daşdeller'den geçtim, Terlemez, Nernek
Bunlardan da aldım ben ayrı örnek
İki gün kalınca dağıldı demek
Mevlam onlari da islah eylesin
Satansarı güzeli sararmış solmuş
Abuşa, Fakuşa,
Ziyaret güzelinin çilesi dolmuş
Saramana geldim hepsi bey olmuş
Mevlam bunları da cinan eylesin
Gitme Neşet gitme atini durdur
Az bir metan galdı burada sürdür
Durhasanlı, Kümbet ikisi birdir
Mevlam bunları da ayrı eylesin
Ne kadar söylesem dilim yorulmaz
Gödeler'le Pirli köyden sayılmaz
Balcı nin emsali asla bulunmaz
Mevlam onlari da cinan eylesin
Bozgır'ınan Alaca arası yakin
Ortaköy den geliyom halime bakin
Kepir de kalmayın aman ha sakin
Mevlam onlari da islah eylesin
Hiç durmadan daği taşı dolaştım
Pek erkenden Kederliye ulaştım
Gülme dursun ağlamaya bulaşdim
Mevlam bunları da islah eylesin
Benim ahmak olduğumu bildiler
Arabamın tekerini çaldılar
Aza, muhtar bulup geri verdiler
Mevlam bunları da islah eylesin
Kederli didikçe yanıyor içim
Bu nasıl köymüş, bu nasıl biçim
Birbiriynen yoktur beş Dakka geçim
Mevlam onlari da islah eylesin
Ortaköy'e vardım senlik pazarı
Buraya da verdim bütün nazari
Yalınız ki adamları boz ari
Mevlam bunları da cinan eylesin
Hocabeyli, Aflak ne diyim size
Çok hürmet ittiniz hakkıyla bize
Pulluğu bellemeyi dağıttık güze
Mevlam onlari da cinan eylesin
Karşıdan göründü Koyak'la Taptık
Aman dostlar aman biz neler yaptık
Pulluğu bellemeyi veresiye sattık
Mevlam bunları da cinan eylesin
Emmileri dersen bir büyük köydür
Kimisi haznedar, kimisi beydir
Öv Neşet bunları semaya değdir
Mevlam bunlara da cinan eylesin
Bu kadar köyleri gezdim yoruldum
Kimisini öğüdüm kimisine darıldım
Çatal Çeşmeye de bayağı sarıldım
Mevlam onları da Cinan eylesin
Çatinli AŞIK NEŞET
Aşık Yahya Nevşehir merkezinde bulunan Bekdik Mahallesinde dünyaya geldi.Nevşehir'in her zaman övülmeye lâyık, sevimli, şen ve şakrak âşıkı, Âşık Yahya, halk içinde doğmuş, halk içinde büyümüş, arabacılık ve çerçilik mesleği münâsebetiyle ilden ile, şehirden şehire giderek, kasaba ve köyleri ticaret gayesi ile ve bir nebze karnını doyurmak ve de çocuklarının nafakasını kazanmak için, köy köy gezerek çeşitli zorluklar içinde yorulmadan ve yılmadan çalışarak kendisini yetiştirmiştir.Etrafına neş'e ve ferahlık saçan, güler yüzlü, tatlı sözlü ve temiz yürekli bir halk şairi olarak ortaya çıkmıştır.
Nevşehir Destanı
Serteser gezdim bütün cihanı,
Nevşehir resmince şehir görmedim.
Emsali var ise göster bir hani,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Yiğit olmıyanda perde, ar olmaz,
Sözünde durmayan adam er olmaz,
Avanos, Ürgüp, Arapsun üçü bir olmaz,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Koçhisar'a zordur daim gitmesi,
Hamam merkezi'nde matağ satması,
Aksaray iyi yurt çoktur sıtması,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Kırşehir, Develihisar güzelin yeri,
Ulukışla ile Mâden insanın harı,
Âşıklar bilirler Niğde'yi, Bor'u,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Everek Erciyas'ın ardından geri,
İncesu altı saat oradan beri,
Ulu bedestenli koca Kayseri,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Sivas'a varınca eyledim hatâ,
Dedim burda durmam giderim Tokat'a,
Yılancık ocağını gördüm varınca Kat'a,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Yozgat, Çorum, Merzifon, Samsun'dan dön geri,
Sungurlu'yu görün yolda gelirken Çankırı,
Merkezi hükümet oldu şimdi Engürü,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Herkes matağını meydanda satsın,
Ehli_aşk olanlar gaygısın atsın,
Mecidiye, Bâlâ, Kalaycık hem yüzü batsın,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Çubuk, Çerkeş'e varırsan olursun yaş,
Sivrihisar'da görürsün çokça taş,
Beypazarı, Nallıhan, Köstebek, Ayaş,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Geyve'yi sorarsan hesaba kata,
Taraklı, Torbalı oradan öte,
Sapanca'yı geç inen İzmit'e,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Hiç durmaz akar gözümüz yaşı,
Ah! Ettik erittik dağ ile taşı,
Bursa, Eskişehir, Alacaşar, şehirler başı,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Serteser gezdik büsbütün dünya,
Varamadım Girit'e göremedim Yanya,
Evliyalar başı sorarsan Konya,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Sille'nin güzeli benzemiş güle,
Seydişehir, Beyşehir, hiç gelmez dile,
Gelirsen eğlenme sen Ereğli'ğe,
Nevşehir resmince şehir görmedim.
Çoban olupta koyun güdene,
Aşk olsun yurduna sağlam gidene,
Tarsus, Mersin, Yarsuvat, Silifke, Adana,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Osmaniye'nin içinden çabuk geçsinler,
Fevzi Paşa'ya varıp bir su içsinler,
İslahiye gibi şehrin içine ....lar.
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Varsa affedin bu sözde kaba,
Yalan söz söylemem inanki tövbe,
Bozulmuş vardım da Şam'a Halep'e
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Hesap et gezdik dünya dört köşe,
Sıdk ile başladık sorarsan işe,
Kilis'i, Antep'i, gezdim geldim Maraş'a
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Okudum bir zaman inan ki yazdım,
Gurbette canımdan usandım bezdim,
Diyarbakır, Harput, Malatya gezdim,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Severim Nevşehir'i Tâ ezel candan,
Nere varsak destan isterler benden,
Yahya der: Vatana sevgi imândan,
Nevşehir gibi şehir görmedim.
Aşık Yahya
OVAÖREN
Nevşehir'in batısında,
Tek yeşil köy ovaören,
çok memnun olur insan,
onu hayatında bir kez gören..
Köy Gülşehir'e bağlıdır,
Arazisi dağlıdır,
Çörekleri yağlıdır,
Ne temiz köy ovaören.
Köylerin içinde bir numara,
Ona doğru koşuşur sivasa,
Diğer köyler var artık sırada,
Ne modern köy ovaören.
Elma ve üzümleriyle ünlüdür,
Halılar kalın ve yünlüdür,
Kilimleri motif süslüdür,
Ne şirin köy ovaören.
Yolları otoban gibi asfalttır,
Otobüsleri mercedes gibi suratlıdır,
İlçelik artık hakkıdır,
Ne büyük köy ovaören.
Köyde yenir ekmek pide,
Binerler siyah kite,
Ev bekçisi beyaz ite,
Düşkündür ovaören.
Köy şehire 60 km,
Süt satarlar litre litre,
Ekinleri henüz fitre,
Ne çiftçi köy ovaören.
Damlarının üstü örümcek ağı,
Hazine doludur solu sağı,
Kabirler ise şehit yatağı,
Ne mübarek köy ovaören.
Bulmuştur doğru yolu,
Gülşehirin sağ kolu,
Mübarek sanki Bolu,
Yeşildir ovaören.
Dededen toruna kadar kimse haram yemez,
Biçer zamanı öyle çalışırki gece gündüz demez,
Etraf köyün adamı bizi hiç çekemez,
Ne çalışkan köy ovaören.
Ağrıyınca yapıştırır yakayı beline,
İyi davranırlar eve gelen geline,
İkramda bulunur misafirine,
Ne misafirperver köy ovaören.
Dindar köy bilginlerden oluşur,
Köydekiler tatlı yer tatlı konuşur,
Herkes namaz için camiye koşuşur,
Nurlu ve bereketli ovaören.
Almanyaya giden ovaörene hasret,
Ne kadar güzel bir kasaba hayret,
Kasabamızı ilçe yapalım biraz daha gayret,
Belediyelikten ilçeliğe layıktır ovaören.
Türkiye beden ise nevşehir kan,
Gülşehir kalp ise ovaören can,
İnsan huzurlu olur onu sevdiği an,
Türkiyenin göbeği gözünün bebeği ovaören.
Acıgölün köylerinden Yuva, Kozluca, Bölükören,
Hiç biri senin kadar olamaz korkma sen ovaören,
Şahittir seni hayatında bir kez gören,
Rakibin çok benzerin yok ovaören.
Erzurum'un kışı, ovaören'in yazı,
Aşık Vedat'ın elinde sazı,
İnsanı düşündürür şirin azı,
Ozanların dilinde manidir ovaören.
Aşık Vedat
Şen Olasın Ürgüp Türküsünün Hikayesi ( Alıntı)
Türkü, öldürülen Cemal'e, karısı Şerife tarafından yakılmıştır. Şerife, 90 yıldan fazla yaşamış, 30 Kasım 1993 günü vefat etmiştir. 14-15 yaşlarında Cemal'le evlenmiş, mutlu geçen birkaç yılı Cemal'in öldürülmesiyle sona ermiş, bu hadiseden sonra bir oğlu ile ortada kalmıştır. Bu hadisenin oluş şekli ve ona yakılan ağıtı/türküyü bana, Şerife'nin daha sonra evlendiği Hayrullah'tan olan oğlu İsmet Aksoy göndermiştir.* Cemal'in öldürülme hadisesi ve türkünün tam metni şöyledir:
Ürgüp'ün Karlık köyünün eşrafından ve varlıklı bir ailesinden olan Cemal, kalleşlikle öldürülür. Herkesçe sevip sayılan Cemal'in ölümüne yanmayan kalmaz. Eşi Şerife acılarını yaktığı ağıtla hafifletmeye çalışır. Yetim kalan oğlu Mustafa da, birkaç yıl sonra hasat zamanı bir atın tepmesi sonucu ölmüştür.
Ağıt, Şerife'nin ikinci kocası Hayrullah'ın sonraki yıllar Refik Başaran'a "Herkese bir türkü okudun ama, bana okumadın." diye sitem etmesi üzerine Cemal türküsünü plağa okur. Cemal Hayrullah'ın aynı zamanda amcasıdır. Onun öldürülüşü Şerife kadar Hayrullah'ı da etkiler. Şerife'nin türkünün her çalınışında gözünden iplik iplik yaşlar akıtmasını, Cemal'i bir türlü unutamamasını daima anlayışla karşılamıştır.
Türkünün asıl metni şöyledir:
Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez
Kıratın acemi konağı tutmaz
Oğlun da çok küçük yerini tumaz
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Ürgüp'ten de çıktığını görmüşlür
Kıratının sekisinden bilmişler
Seni öldürmeye karar vermişler
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Cemal'ın giydiği ketenden yilek
Al kana boyanmış don ile göynek
Sana nasip oldu ecelsiz ölmek
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Ürgüp'ten de çıktın kırat kişnedi
Üzengiler ayağını boşladı
Yağlı kurşun iliğine işledi
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Karlık ile başkadın pınar arası
Çok mu imiş Cemal'ımın yarası
Ağlayıp geliyor garip anası
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Cemal'ın giydiği kadife şalvar
Dükkânın kilidi cebinde parlar
Oğlun da çok küçük beşikte ağlar
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Kıratın üstünde bir uzun yayla
Ne desem ağlasam kaderim böyle
Gidersen Ürgüp'e sen selâm söyle
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Kıratım başımda oturmuş ağlar
Cemal'a dayanmaz şu karlı dağlar
Üzüm vermez oldu Karlık'ta bağlar
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Giden Cemal gelir mi de yerine
İçerimde yaram indi derine
Cemal düşta kahpelerin şerine
Cemal'ım Cemal'ım algın Cemal'ım
Al kanlar içinde kaldın Cemal'ım
Dal Boylum
Fadime kadın ölmüş. Kocası kefenini sarıyormuş, ama kefen kısa gelmiş, bütün vücudu örtmemiş, ayakları açıkta kalmış. Kocası yerde yatan ve kefeni kısa gelen karısına bakmış, bakmış “Kefene de girmedin a dal boylu Fadimem, bu senede böyle olsun bakalım “ demiş.
Ne Haliniz varsa
Bir kadının bir oğlu varmış; bunun adı da Mehmet imiş. Anası da Mehmet’ine çok düşkünmüş, ikide bir “Aman Mehmet’im seni nasıl severim de, sen ölmede ben öleyim” dermiş. Oğlanda kurnazmış yalancıktan hasta olmuş, döşeğe yatmış. Anasını sınayacak ya dolaba da bir baykuş koymuş, oraya kapatmış. Sonrada “Ölüyorum” diye başlamış inlemeye acı ile çağırıp bağırmaya anası da “Aman Mehmet’im sen ölmede ben öleyim” diyerekten oğlunu avuturmuş. Mehmet” Gayri dayanacak halim kalmadı kurtulayım bu dertten; ana şu dolapta Azrail var açta canımı alsın” demiş. Kadın dolabı açıp da baykuşu görünce “ Daha Mehmet, sen bana değmeyin de ne haliniz varsa görün “demiş.
Kırk Armut
Midesine düşkün, okkası yerinde bir hoca varmış. Bunu bir ziyafete davet etmişler. Burada yemekler yenmiş üstelik olarak da armut ikram edilmiş. Hoca “gırtlağıma kadar doydum” demişse de yine başlamış armutları teker, teker yemeye. Armutlar bittikten sonra ev sahibinin çocuğu “Baba” demiş. “Hocanın gırtlağından yukarısı kırk armut alıyor.”
YUNUS KARACA
1936 yılında Nevşehir Gülşehir ilçesine bağlı Yeşilli köyünde doğdu. Babasının aynı yıl vefatı üzerine Karaburnalı olan annesi ile Karaburna’ya döndü. Dedesi Hacı Yusuf Güleç’in yanında 12 yaşına kadar kaldı. Ondan sonra gurbet gurbet dolaştı. Askerlik dönüşü Ankara’ya yerleşerek 1964 yılında Ankara radyosunun açtığı saz sanatçısı sınavını kazanarak yurttan sesler korosuna bağlama sanatçısı olarak katıldı. 1997 yılında 36 yıllık hizmetden sonra emekli oldu. Aşıklara meraklı olan Karaca, yurdun dört bir yanını dolaşarak seyehat etmekte, derleme ve besteler yapmaktadır. Aynı zamanda şiirler yazan sanatçı, ANASAM üyesi olup, Ankara’da ikamet etmektedir.
TÜRKİYEM
Üç tarafı denizlerle çevrili,
Benim canım, benim kanım Türkiyem.
Seni gezen dertlerinden kurtulur,
Benim adım, benim şanım Türkiyem.
Besmeleyle basmak gerek üstüne,
Tatlı canım feda olsun kastına,
Sularından su doldurdum testime,
Benim ömrüm, benim kanım Türkiyem.
Üstünüzde Evliyânın izleri,
Âşığıyla, Ozanıyla sazları.
Dağlarıyla, yaylasıyla düzleri,
Canımı vermeye varım Türkiyem.
Yusun seni över durur dillerde,
Kokusu var her bitki de güllerde,
Ezgisiyle, Türküsüyle tellerde,
Benim işim, benim aşım Türkiyem.
EĞLEMİYOR DELİ GÖNLÜM
Babadan yetimim yüzüm gülmüyor,
Bundan böyle yakar, beni köz gayrı.
Bir yerlerde kalmak ile olmuyor,
Garip Yunus ilden ile gez gayrı.
Felek kısmetimiz saçmış yabana,
Edirne, Kars ile Samsun, Adana,
Alışmışım gurbet hoş gelir bana.
Toprak ol da yoldan yola toz gayrı,
Geçti aylar yıllar, acılı tatlı,
Kimi çok güzeldi, kimi firkatli,
Kısmet bizi nice illere attı,
Bul bir yerde matağını çöz gayrı.
Ömür geldi geçti çilem dolmadı,
Attiğimiz oklar hedef bulmadı,
İşaret belirdi, zaman kalmadı,
Miskin Yunus vakit geldi tez gayrı.
Gücümüz yettikçe her yana yeldik,
Nice meclislerde eylendik kaldık.
Sevildik, sayıldık, açıldık solduk,
Görünüyor beş metrelik bez gayrı.
Nice türlü türlü işlerde kaldım,
Nice sonu olmaz sevdaya yeldim.
Dibi görünmeyen sulara daldım,
Eğlemiyor deli gönlüm saz gayrı.
Yunus avaresin, hem de delisin,
Göksun’un Fırat’ın çoşkun selisin.
Bir de utanmadan ozanım dersin,
Oturup da nen varise yaz gayrı.