KAPADOKYA’DA BULUNAN MÜZELER
Kaynak: Bu sayfadaki bilgilerin büyük bir kısmı Gülsehir'li Arkeolog/Ögretmen Sayın Tuncay Yıldırıcı'dan alınmıs olup, kendisine burada yayınlama izni verdigi icin cok tesekkür ediyoruz. Kendisi hakkinda daha fazla bilgi icin lütfen www.kultur-sanat-50.tr.gg ve www.arasunforum.tr.gg sitelerini ziyaret ediniz.
NEVŞEHİR MÜZESİ
1966 yılında Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nin Aşevi ve Sübyan Mektebi bölümlerinde açılmış ve 1987 yılında şu anda bulunduğu mekan olan Kültür Sitesi bünyesindeki yerine taşınmıştır. Arkeolojik ve etnografik olmak üzere iki teşhir salonu bulunmaktadır.
Nevşehir Valiliği İl Kültür Müdürlüğü'nün 02 Ekim 2001 tarihli raporuna göre müzede bulunan eserlerin dökümleri şöyledir:
Arkeolojik: 3263
Etnografik: 3214
Sikke: 7789
Tablet: 2
Mühür ve mühür baskısı: 93
Arşiv vesikası: 24
El yazması kitap: 89
Toplam: 14.208
ÜRGÜP MÜZESİ
Çalışmalarına 1965 yılında Tahsinağa Kütüphanesi binasında başlanan müzenin bugünkü yerine taşınması ve ziyarete açılması 1971 yılında gerçekleşmiştir. Giriş ve bodrum kattan oluşan müzenin giriş katı teşhir salonu olarak düzenlenmiştir. Burada, Prehistorik dönemlerden Osmanlı dönemine kadar arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir.
HACI BEKTAŞ VELİ MÜZESİ
Hacı Bektaş Veli döneminde yapılan Çilehane’ye 14. yüzyıldan itibaren binalar ve yapılar eklenmeye başlanmıştır. Bu eklemeler 16. yüzyıla kadar devam etmiş ve bu tarihte yapı son şeklini almıştır. Geçen zaman içerisinde dergah ve türbe, 1807 yılında IV. Mustafa, 1863 yılında Abdülaziz ve 1895 yılında II. Abdülhamit tarafından onarılarak bugünkü haline kavuşmuştur. Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına dair 30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren yasa ile Hacıbektaş'ta bulunan Hacı Bektaş Veli Dergahı da kapatılmış, ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce 1958 - 1964 yılları arasında büyük bir kısmı restore edilerek 16 Ağustos 1964 tarihinde Hacı Bektaş Veli Müzesi olarak açılmıştır.
GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ
Göreme’ye 2 km uzaklıkta bulunan kaya yerleşim alanıdır ve milli park statüsündedir. Hemen her kaya bloğunun içerisinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekanları mevcuttur. Geçmişte manastır eğitim sisteminin ilk başladığı yer olarak kabul edilir.
Göreme Açık Hava Müzesi’nde; Tokalı Kilise, Kızlar (Rahibeler) Manastırı, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Aziz Basil Şapeli, Azize Barbara Şapeli, Yılanlı Kilise (Aziz Onuphrius Kilisesi), Azize Catherine Kilisesi, Kılıçlar Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi, Aziz Eustathius Kilisesi, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise, EI-Nazar Kilisesi, Kadir Durmuş Kilisesi, Yusuf Koç Kilisesi, Yamanlı Kilise ve Saklı Kilise bulunmaktadır.
ZELVE AÇIK HAVA MÜZESİ
Avanos'a 5 km uzaklıkta yer alan Zelve Açık Hava Müzesi'nin 9 ile 13. Yüzyıllar arasında önemli bir dini merkez olduğu bilinmektedir. Rahiplere ilk dini seminerlerin verildiği vadide Direkli, Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseler bulunmaktadır.
BÖLGEDEKİ DİĞER DOĞAL VE TARİHİ ÖREN YERLERİ
AÇIKSARAY HARABELERİ
Bölgede bir eşi daha görülmeyen mantar şeklindeki peri bacası ile ünlüdür. Tüf kayalar içine oyulmuş mekanlarıyla yaklaşık l km2'lik alana yayılmış büyük bir komplekstir. Aziz Jean Kilisesi bu alandadır.
CİVELEK MAĞARASI
Gülşehir'in 4 km doğusunda yer alan Civelek Mağarası, bölgenin en eski yerleşimidir. Yapılan çalışmalarda elde edilen buluntular, MÖ 5000 - 3000 dönemini göstermektedir. Girişi, Gürlek Tepe'de bulunan mağaraya, 14 metre boyunca aşağıya doğru uzanan bir galeri aracılığıyla inilir. Ana alanın tavanında kalsit kristallerinden oluşan sarkıtlar vardır. Koruma altına alındığı için ziyaretçilere kapalıdır.
KAYMAKLI YER ALTI ŞEHRİ
Nevşehir'e 19 km uzaklıktadır. Şu ana kadar açılan bölümlerinden anlaşıldığı kadarıyla bölgenin en büyük yer altı yerleşimlerinden biridir. Antik dönemlerdeki adı Enegüp olarak geçer ve Kaymaklı Kalesi adı verilen bölgenin altında bulunur. 2 km'den büyük bir alana yayılmış, 8 katlı bu yer altı şehrinin ancak 4 katı temizlenerek 1964 yılında ziyarete açılabilmiştir. İlk katının Hititler tarafından oyulduğu, diğer katlarının ise Arap-Pers saldırıları sırasında Romalılar ve Bizanslılar tarafından genişletildiği saptanmıştır. Oyulan tünellerde, saldırı anında kapıları içeriden kapatmaya yarayacak sürgü taşları vardır. Şehrin 1. katındaki ahırın sol taraftaki sürgü taşlı bir geçitten kiliseye ulaşılır. Bu koridorun sağ tarafında günlük yaşam yeri olarak oyulmuş odalar bulunmaktadır. 2. kattaki kilise ise tek nefli, iki apsislidir. Apsislerin önünde vaftiz taşı, kenarlarda ise oturmaya yarayan platformlar yer alır. Kilisenin hemen yakınında mezarlık vardır. Bu katta ayrıca oturma mekanları da mevcuttur. Erzak depolarının, şırahanelerin ve mutfakların bulunduğu 3. kattaki çok çukurlu andezit taşı, burada bakır cevheri öğütüldüğünü ortaya koymaktadır. 4. katta yer alan şırahanelerde bol miktarda erzak depolarının ve küp yerlerinin bulunması, Kaymaklı Yer Altı Şehri'nde yaşayan halkın düzenli bir ekonomileri olduğunun göstergesidir.
DERİNKUYU YER ALTI ŞEHRİ
85 m derinliğe sahip ve yaklaşık 18-20 kat olduğu düşünülen yer altı şehrinin şu ana kadar sadece sekiz katı temizlenerek ziyarete açılabilmiştir. Duvarlarında, tarihlendirmeye yardımcı olabilecek herhangi bir işaret olmadığı için şimdilik bu konuda bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak, içerisinde yer alan bölümlerden anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık olarak 100 bin kişilik bir topluluğun tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek boyutta bir yer altı yerleşimidir. 2. katta bulunan misyonerler okulunun sol tarafında çalışma odaları yer almaktadır. Şehrin 3. ve 4. katlarından sonra merdivenler derinlemesine inerek 7. kattaki kiliseye bağlanmaktadır. Haç planlı olan bu kiliseden uzanan dar ve kavisli tünel ise bir mezarla sonlanır.
MAZI YER ALTI ŞEHRİ
Ürgüp'ün 18 km güneyindeki Mazı Köyü'nün batı yamacında yer almaktadır. Dört farklı giriş bulunmasına rağmen asıl girişin, düzensiz örülmüş bir koridor olduğu tespit edilmiştir. Sürgü taşlarıyla giriş çıkışın güvenli hale getirildiği bu koridorun hemen karşısında ahır bulunmaktadır. Mazı Yer Altı Şehri'nde ahırlara ayrılan alanların genişliği, o dönemlerde hayvancılığın yoğun bir şekilde yapıldığını ve refah seviyelerinin yüksek olduğunu gösterir. Kısa bir koridor, ahırlarla yer altı kilisesini birbirine bağlamaktadır. Girişi sürgü taşı ile kapatılabilen kilisenin kenar kısımlarında yer alan alçak platformlar oturma gruplarını oluşturur. Bu alanda 20 m derinliğinde bir su kuyusu ile yer altı şehrinin diğer mekanlarına geçişi sağlayan bir baca vardır. Mazı Yer Altı Şehri'nde alt kat mekanları kısa pasajlarla, üst kat mekanları ise uzun ve dar pasajlarla birbirlerine bağlanmıştır. Pek çok pasaj yıllar içerisinde kapandığı için şehrin yayıldığı alanın genişliği konusunda bir şey söylemek mümkün olamamaktadır.
ÖZLÜCE YER ALTI ŞEHRİ
Kaymaklı'nın 6 km batısında bulunan ve henüz ziyarete açılmamış olan bu yer altı şehrini diğerlerinden ayıran en önemli özellik, tek kata yayılmış olmasıdır. Bazalttan yapılmış birbirine geçmeli iki mekan ile asıl kayadan oluşan ana kenti, taşlarla örülü 15 metrelik bir alan birbirine bağlar. Girişte güvenlik yine sürgü taşı ile sağlanır. Özlüce Yer Altı Şehri'nde geniş bir mekanın solunda odalar, sağında ise erzak depoları bulunur. Uzunca olan galerinin yan kısımlarına hücre tipi odalar oyulmuştur ve tabanlarda tuzaklar mevcuttur.
ÖZKONAK YER ALTI ŞEHRİ
Avanos'un 14 km uzağındaki İdiş Dağı'nın kuzey yamacındadır. Geniş bir alana yayılmış olan galeriler tünellerle birbirlerine bağlanır. Katlar arası haberleşmeyi ve havalandırmayı sağlamak amacıyla çok dar ve uzun delikler açılmıştır. Özkonak Yer Altı Şehri'nde su kuyusu, şırahane ve sürgü taşlarının yanı sıra tünellerde düşmanın üzerine kızgın yağ dökmek amacıyla delikler oluşturulmuştur.
SİVASA GÖKÇETOPRAK YER ALTI ŞEHRİ
Gülşehir'in 35 km batısında yer alan Gökçetoprak köyü yakınlarındadır. Girişini dar bir kaya bloğu oluşturur. Henüz tam olarak temizlenememiş olan şehrin şu ana kadar sadece iki katına ulaşılabilmiştir. Bu katlarda düzgün olmayan dikdörtgen mekanları dar ve uzun koridorlar birbirlerine bağlar. İkinci katta, hala içerisinde su bulunan 25 m derinliğinde bir kuyu mevcuttur. Sivasa Yer Altı Şehri, jeolojik olarak da bölgeye göre farklı bir yapı sergiler. En alttaki kızılımsı kahverengi çamur taşının üzerinde, 3-4 m'yi bulan anglomera ve en üstte de sert bir volkanik kaya olan andezit kaya blokları yer alır.
TATLARİN YER ALTI ŞEHRİ
Acıgöl ilçesinin 10 km kuzeyindedir. Tatlarin'in kale mevkiinde yer alır ve çok geniş bir alana yayılmıştır. Ancak, temizlenerek 1991'den bu yana ziyaretçilere açılan kısım iki katı kapsayan küçük bir bölümdür. Ana giriş kapısı yıkıldığı için girişler batı yönündeki iki alandan sağlanmaktadır. Giriş, 15 m uzunluğundaki kavisli bir koridorla, dikdörtgen oyulmuş mekana bağlanır. Bu kısmın Roma döneminde mezarlık, Bizans döneminde ise kiler olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Mutfak, kiler ve tuvaletin bulunduğu ana mekanın sağındaki nişin içerisinde halkın zindan olarak adlandırdığı bir alan yer almaktadır. İkinci girişte ise ahır bulunur. Önceleri erzak deposu olarak kullanıldığı düşünülen bölümün tabanında beş tane ambar mevcuttur. Tavan kısmında, yer altı yerleşiminin diğer bölümlerine ulaşılabilen havalandırma bacası görülmektedir. İki büyük mekan birbirlerine sürgü taşı ve tuzağın da yer aldığı zikzak şeklindeki dar bir koridorla bağlanmaktadır. Alanların genişliği, erzak depolarının ve kiliselerin çokluğu bu yer altı yerleşiminin bir manastır kompleksi ya da askeri garnizon olma olasılığını akla getirmektedir.
Ilcelere Gore Tarihi Eserler
Acıgöl
Acıgöl Aksaray-Nevsehir karayolu üzerinde tek yerleşim merkezidir. Böylesine önemli konumda olan ilçede turizm hemen hemen yok gibidir. İlçenin turizm potansiyeli yüksek olduğu halde gösterilen faaliyetler oldukça azdır. Acıgöl yöre olarak tabii ve kültürel turizm değerlerine sahip bir beldedir. Bölgede kısmen arkeolojik araştırma yapılmış, kazı yapılmamıştır. Buna rağmen bu güne kadar ayakta kalabilmiştir. Örnekleri ile aynı değere sahip yeraltı şehri, dünyanın en büyük krater gölü (Acigöl), halkın kale dediği granit bir kayaya oyularak yapilmis, üzerinde taş merdivenle inilen sarnıcı bulunan dört katlı bir yapı, bu yapının hemen bati taraf ise bir anfi tiyatro kalıntısı izlenimini vermektedir (Bu sarnıçlardan ilçenin çesitli yerlerinde 8 adet bulunmaktadır). Sahip çıkılamadığından 6 tanesi yok olmustur. 2 tanesi gözle görülür şekildedir. İlçe sınırları içerisinde Yazılı Kaya olarak bilinen takriben 4 metre genişliğinde granit kaya üzerine oyulmuş resimli yazı, (hiyeroglif) vardır. Bu yazı, milattan önce 8. yüzyılda yazılmış olup geç Hitit dönemine aittir.
Gülşehir
Karavezir Külliyesi
Gülşehir ilçesinde Karavezir Seyid Mehmed Paşa tarafından 1779’da yaptırılan külliye; câmi, medrese ve çeşmeden meydana gelmektedir. Câmisi Kuşunlu Câmi olarak da bilinir. Medrese 1960’ta tâmir ettirilmiş olup kütüphâne olarak kullanılmaktadır.
Gulsehir Karavezir Camii ve Kulliyesi
Gülşehir Karavezir Camii
Gülşehir’de 1778-1779 arihinde Silahtar Seyyit Mehmet Paşa tarafindan yaptirilmistir.
Caminin mimarının sekiz akçe yevmiye ile çalışan Ebubekir Veledi Halil Efendi olduğu Karavezir’in vakfiyesinde yazmaktadır.
Mimarı Özellikleri : Karavezir Camii avlusu ile birlikte 17 x 23 metre ölçüsünde 393m alanı kaplamaktadır. Cami 10.50 m. ölçüsünde bir kubbe ile örtülüdür.Kubbe plastır şeklinde çıkıntılarla kendini gösteren dört sivri kemer ve köşelerde pandantiflerle beden duvarları oturtulmuştur. Kemerlerin itme kuvveti güneybatı, güneydoğu, kuzeydoğu da köşelere yerleştirilen 2.45 x 2.65 m. ölçüsünde ağırlık kuleleriyle karşılanmıştır. Kuzeybatı da bu kulelerin yerini minare kaidesi almaktadır. Cami içinde 2.25 m. yüksekliğinde altı adet mermer sütunun birbirine yuvarlak kemerler vasıtasıyla bağlanarak taşıdığı kadınlar mahfili vardır. Buranın döşemesi ahşaptır.Caminin zemini taş levhalarla kaplıdır.
Duvar kalınlığı 1.45m. ölçüsünde olup sarı ,kırmızı ve beyaz taşlardan yapılmıştır.Harem cephelerde üç sıra halinde pencerelerle aydınlatılmıştır. Cami avlusunda , doğuda , batıda ve güneyde olmak üzere üç kapı vardır.Doğuda ki kapı büyük yuvarlak kemerli ,silme şeklinde iki çerçeve içine alınmış olup sağ ve sol tarafında iki mihrabiye bulunmaktadır. Diğer kapılar bundan daha küçük ve yuvarlak kemerlidir. Caminin cümle kapısı yuvarlak kemerli olup , her kemer taşının alnı sarı, kahverengi ,
siyah renkte boya ile somaki taklidi nakışlarla süslenmiştir.
Kitabesi giriş kapısı çerçevesinin üstünde bulunup mermerdendir.Kitabenin üzerinde barok üslupta bir alınlık içine alınmış , yeşil zemin üzerine altın yaldızla işlenmiş madalyon şeklinde Sultan 1. Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır. Tuğranın yan taraflarında siyah,yeşil ,mavi renkte yağlı boya ile boyanmış birer demet çiçek bulunmaktadır.
Camide üst üste üç sıra halinde kırk pencere vardır.Birinci sıradakiler 0,90 x 1,80 m. ölçüsünde olup sağır sivri kemerlidir.Diğer pencereler yuvarlak kemerlidir.1,40 x 0,75 m. ölçüsünde olan mihrabın sağ ve sol tarafındakiler diğerlerinden küçüktür. Kubbe kasnağındaki sekiz pencere de yuvarlak kemerlidir.
Son cemaat mahalli 6 adet mermer sütun ve kuzey cephe duvarında plastır şeklinde beş adet sütuncenin birbirine kemer ile bağlanarak taşıdığı üç kubbe ve bir aynalı tonozla örtülüdür.Kubbeler pandandiflerle kemerlere bağlanmaktadır. Aynalı tonozla örtülü bölme diğerlerinden daha dar,sütunları kısa olup minareye yakındır.
Camiin ilk yapıldığı devre ait küçük bir şadırvanı varken 1895 tarihinde bu şadırvan yıkılarak bunun yerine büyük bir şadırvan yapılmıştır. Bu şadırvanda 1968 yılında dış duvarlarda yapılan onarım esnasında değiştirilerek şimdiki hale getirilmiştir. Abdest musluklarının önü dört ayağın taşıdığı, yuvarlak kemerli ve üstü tonozla örtülü bir revak şeklindedir. Altı tane abdest musluğu bulunmaktadır.
Üstü aynalı tonozla örtülü mihrap kısmı, dışarıya taşkın 4.15 x4.50 m. ölçüsünde bir hücre teşkil eder. Mihrap nişinin iç yüzü somaki kaplamadır. Mihrabın sağ ve solunda mermerden barok üslupta sütünceler bulunmaktadır. Barok üslupta görülen C ve S şekilli motifler burada da kendisini gösterir. Altın yaldızlı süslemeler çoğunluktadır.
Mihrabın üstünde iki köşede bir de ortada yeşil madalyon ortasında altın yaldızlı motifler vardır. Mihrabın üzerinde mavi ve kırmızı güllerden bir çelenk bulunmaktadır. Mimber orjinal olup somaki bir kaplamadır. Mimber üzerinde sağ ve sol yüzde olmak üzere mermer iki tane madalyon vardır. Caminin kuzeybatı köşesinde 36 metre yüksekliğinde bir şerefeli minaresi vardır.
Camide dört kitabe vardır. Bunlardan avlunun doğu ve güney kapılarındaki kitabeler ayettir.
Doğudaki: Selamün aleyküm Tıbtüm fedhuluha halidin .
Manası: Selam ( ve selamet ) size , tertemiz geldiniz artık ebedi kalmak üzere girin buraya .
Güney kapıdaki kitabe: Selamün aleyküm bima sabertüm fenime ukbaddar.
Manası: Sabrettiğimiz şeylere mukabil sizlere selam dar-ı dünyanın en güzel sonucudur bu.
Caminin kapısındaki kitabe: Şahı Şahanı hamidi şehy sadr-ı Zişan-ı Silahtar paşa hayr-ı niyetiyle rıza-i Hak içun kıldı bu camii pür muribina ,sıdkıle asafı alişane ,beş vakitte idelim hayr ve dua , tam tarih-i itmanın da, oldı bir beyt ile lütfi kıldı bu cami ehya-e lillah-ı ,sahibi sadr Mehmet Paşa 1193 (Hicri)
Kubbe ile kasnağın birleştiği yerde,bir sıra halinde laleler ile sitilize yaprak ve vazo şekilleri görülmektedir.Kıble yönündeki çıkıntının içindeki pencere üzerleri lale,sümbül ve menekşelerle süslenmiştir.İlk sıra pencereler üzerinde siyah zemin üzerine güney beyaz yazılmış Ayetel-kürsü doğu, batı ve güney duvarlarını dolaşmaktadır.Mihrap hücresi pencereleri sarı, mavi renkte , diğer pencerelerde mavi ve koyu renkte çerçeveler içine alınmıştır. Kubbenin ortasında mavi zemin üzerinde beyaz boya ile yazılmış bir ayet bulunmaktadır.
Gülşehir Karavezir Medresesi
Gülşehir’de 1778-79 tarihlerinde Silahtar Seyit Mehmet Paşa tarafindan yaptirilmistir. Mimari Ebubekir Veledi Halil Efendi’dir.
Mimari Özellikleri : Medresenin 12 hücresi ve bir dershanesi vardır. Medreseye güneyden bulunan bir kapı ile girilir. Portalin tam karşısında ve girişin sağ tarafında hücreler bulunmaktadır. Hücrelerin ilki dershanedir. 13 ayağın taşıdığı revaklar dershanenin ve hücrelerin önünü çevirmektedir.Bütün hücrelerin ve dershanenin kubbeleri dıştan sekiz kenarlı bir kasnağa oturmaktadır.Kubbeye pandantiflerle geçilmektedir.
Her odanın kubbesi yanında birer bacası bulunmaktadır. Dershanenin kubbesi diğerlerinden yüksektir. Dershanenin ve hücrelerin zemini önceleri kesme taş ile kaplı iken 1963 tarihinde yapılan onarım esnasında çokgen şekiller yapılmıştır.
Revakların zemini kesme taş levhalarla kaplanmış olup üzeri dam ile örtülüdür. Medrese de yapı malzemesi olarak sarı ve beyaz renkte kesme taş kullanılmıştır. Medreseye giriş yuvarlak kemerli ve gayet sade olan portal dikdörtgen bir silme içine alınmıştır. Onarım esnasında ahşap olan kapı değiştirilmiş ve yerine yenisi takılmıştır. Hücrelerin ve dershanenin kapıları dar ve yuvarlak kemerli olup hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Dershanede dört , diğer 11 hücrede iki ve bir hücrede de üç dar ve sağır kemerli pencere bulunmaktadır. Bu pencerelerin çerçeveleri de 1963 yılında yapılan onarım esnasında değiştirilmiştir.Medrese 1933 yılından 1962 yılına kadar hapishane , 1962’den beri kütüphane olarak kulanılmaktadır.Medresenin planı L harfi şeklindedir.
Acigol
İlçede turizmin alt yapısı hemen hemen hiç yoktur. Turistik belgeli tesisin bulunmadığı Acıgöl'de belediye ruhsatlı ne yatak, ne de eglence merkezi vardır. İlçede aksamleyin bir yabancı yatmak için 20 kilometre uzaklıktaki il merkezine gitmek zorundadır.
İlçede bulunan belli başlı turistik yöreler sunlardır: Acıgöl'ün merkezinde yeraltı şehri bulunmaktadır. Belediye tarafından gerekli ışıklandırma ve bakımı yapılan yeraltı sehri özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olmaktadır. Ayrıca ilçenin güneyinde Hititlerden kalma “Yazılı Kaya” Krater Gölü, Sünnetli Han bulunmaktadır. Karapınar yakınlarında çok ilginç bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Ancak topraklarla kapalı olduğundan turizme açılmamıştır. Adı geçen yerden Acıgöl'e, oradan da İğdeli'ye yeraltından geçitler bulunmaktadır. Tatlarin kasabasında yeraltı şehri ve kilise bulunmakta, burası yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Kurugöl Yeraltı Şehri
Acıgöl ilçesine bağlı Kurugöl kasabasında bazalttan oluşan bir tepe içindeki yeraltı şehri de Kaymaklı tipinde olan yeraltı şehri bir apartman tarzında düzenlenmiştir. Bir apartman tarzında düzenlenen yeraltı şehrinde havalandırma bacaları etrafında toplanan her ailenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek oda ,depo, salon, ibadet yerleri gibi bir çok bölümlerden meydana gelmiştir. Odalardan birinde kayalara oyulmuş bir mekanın bulunması burasının ibadet için kullanıldığını göstermektedir. Depo kısımlarında şarap ve zahire saklanmaya mahsus yerler,yatak odalarında kayalara oyulmuş yatak yerleri,mutfak mahalleri ve buralarda et kesmeye ve pişirmeye mahsus ocak yerleri görülür.
Buralardaki yeraltı şehrinde yaşamayı elverişli kılan şeylerden biri de havalandırma bacalarıdır.Kasabada bulunan yeraltı şehrinin su ihtiyacı 4 km. mesafedeki bir kuyudan temin edilmektedir. Kuyu civarında yeraltı şehri sakinlerinin yer üzerinde ikamet ettikleri bir şehir kalıntısı da mevcuttur. Halkın yeraltına inmesi ilk olarak Pers ve sonraları Arap istilasına uğrayan Hıristiyanların Kapadokya yöresine çekilerek kendilerini korumak için yeraltında barınak tesis etmelerine bağlanmaktadır.
Acıgöl Yer Altı Şehri
Mimari Özellikleri :Mazı ve Özlüce yeraltı şehirleri ile benzerlik gösterir.Henüz tam olarak temizlenmemiş olan yeraltı şehrinde büyük salonlar birbirine tünellerle bağlanmıştır. Üç girişi olan bulunan yerleşimin orijinal olmayan üçüncü girişinin her iki tarafına kapı yüksekliğinde taşlar konulmuş, yatay tek taşla da kapı dekteklenmiştir. Halen iki katı gezilebilmektedir.Geçmişte sık sık çeşitli saldırılara maruz kaldığından, bu yeraltı yerleşiminin yapılış amacı, daha çok tehlike anında halkın geçici olarak sığınmasını sağlamaktır. Acıgöl, yeraltı kentinin birkaç yerden olan girişleri orijinal olup, savunma sistemi ustaca tasarlanmıştır. Bu orjinal girişlerin koridor duvarları çoğu zaman bazalttan kiplopik teknikte örülmüştür. Koridor tavanları ise düzgün, ince uzun taşlarla kapatılmıştır. 3-10 m arasında değişen uzunluktaki koridorların bittiği yerde iri, yuvarlanma özelliği olan sürgü taşı yer almaktadır. Bu sistem, yeraltı kentlerinin giriş çıkışının daha etkin şekilde kontrol altına alınması için yapılmıştır. Sürgü taşının yan tarafında, taşın rahat bir şekilde hareket edebilmesi için küçük bir oda yer alır. Sürgü taşının karşısında ise kapının tam olarak kapanması için 25- 50 cm derinliğinde bir girinti bulunmakta, böylece şehir kapısı kapandıktan sonra dışarıdan hiçbir yabancının yeraltı yerleşimine girmesi mümkün olamamaktadır
Tatlarin Yeraltı Şehri
Nevşehir ili, Acıgöl ilçesinin 10 km. kuzeyinde, Tatlarin kasabasının 'Kale' olarak adlandırdığı tepesinde yer alır.
Mimari Özellikleri :Kale olarak adlandırılan yamaçta yer alır. Yeraltı şehri 1975 yılında tespit edilmiş, 1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir.
Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek
Mekanların büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu normal bir yeraltı yerleşiminden ziyade askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Girişten 15 metre uzunluğundaki kavisli bir koridor vasıtasıyla dikdörtgen planla geniş bir mekana ulaşılır. Girişteki 1.5 metre çapında ortası delikli bir sürgü taşı bu mekanın giriş çıkışını kontrol altına alınmasını sağlamaktadır. Sağ taraftaki nişin içinden aşağıya doğru oyulan ve halk tarafından 'Zindan' olarak adlandırılan mekanda 3 iskelet bulunmuştur. Tuvaletin de yer aldığı bu ana mekanın sağ tarafında kiler/mutfak bulunmaktadır Bu alanın Roma Dönemi'nde mezarlık alanı, Bizans Dönemi'nde de kiler olarak kullanılmış olması gerekmektedir. Çünkü bu odadaki nişler, yöredeki Roma Dönemi kaya mezarlarındaki ölülerin yatırıldığı nişlerden farksızdır. Ancak daha sonraki dönemlerde bu nişlerin tabanları oyulmuş ve içine erzak konulmuştur. İkinci girişte ahır yer alır. Daha önce erzak deposu olarak kullanıldığı şüphesiz olan bu geniş mekan sütunlarla desteklenmiştir. Tabanında beş adet ambar bulunmaktadır. Tavan kısmında yeraltı yerleşiminin başka mekanlarına ulaşılabilen havalandırma bacası yer alır. Birinci büyük mekan ile ikinci büyük mekan dar bir koridorla birbirine bağlanır. Zik zak biçimli bu koridorda tuzak ve bağlantıyı kesen sürgü taşı bulunmaktadır
Kale mevkiinde yeraltı yerleşimlerinin dışında pek çok kilise bulunmakta, ancak bunların büyük bir bölümü doğal nedenlerle yıkılmıştır. Asıl giriş kapısı yıkılmış olan yeraltı şehrine batı yönündeki iki mekan sayesinde girilebilmektedir. eraltı şehri, oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilmektedir.
Tatlarin Kilisesi
Nevşehir İli, Acıgöl İlçesi'ne 10 km. uzaklıktadır. Tatlarin Kasabası'nın "Kale" olarak adlandırıldığı tepesinin yamacında yer alır. İki nefli, iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.
Gulsehir Karavezir Medrese Kapisi
Medrese Kapısındaki Kitabe :
Cenabı sadr-ı sikender zamir-i Dara – der
Şümül –i feyz-i atası cihana meşrebce
Müşir-i mekremet aver ,semiyy-i fahr-ı rüsül
Ki nevk-i fikreti saib hemişe miskapca
Bu dar-ı neşri güzel yaptı hasbeten lillah
Sebike-i ameli düştü vefki kalabca
Sezayazılsa ser-i baba adilatarihi
Makam-ı ilm-i mekarım tamam matlabca 1192
Namakahüveliyyüd-din Müteferrika-i derğah –ı ali ve Eminül bina,1194 hicreti men hulika’l-ardu ves sema.
Dershanenin üzerindeki kitabe ayettir.
Em leküm kitabun fihi tedrusun ,Kalem suresi , 57.ayet
1193 (sene)
Gülşehir Aşcıbaşı Süleyman Ağa Camii
Sultan Mahmut’un Ahçıbaşı Süleyman Ağa İbni Ahmet tarafından Hicri 1147 yılında yaptırılmıştır.
Kitabesi: Sarayı padişahı de serr-i aşpuz iken el Hak Süleyman nam ağa pakize ibadetğah Arapsun karyesi muhtaç idi bu cami pake mahallinde hülus üzere binasın eyledi dil hah Enali beş vakitte sahibul hayra dua itsun ki resme nice hayrumuvaffak eyleye Allah zehi ali güzide cami ud takva. Hemişe Feyz-i hais olunub mamur ola herğah. Yazalım Babına tahsin ile tarih-i İtmanı Yine camide kabul ola yapıldı hasbeten –ilah.
Sahibi Sultan Mahmut efendimizin ahçıbaşısı Süleyman Ağa İbni Ahmet.
Sene 1147 Ay Muharrem.
Mimari Özellikleri: Cami iki kısımdan oluşur. Birinci kısım 9X5 metre ölçüsünde, ikinci kısım 5.70x 5.25 metre ölçüsünde olup birinci kısımdan bir ayağın taşıdığı iki kemerle ayrılmakta, kayadan oymadır.İkinci kısım kayadan oyulurken kayanın uçma tehlikesi göz önünde bulundurularak tam ortada kayadan bir ayak bırakılmıştır. Bu camiye kaya cami denmesi de , ikinci kısmın kayadan oyulmasından kaynaklanmaktadır. Birinci kısmı duvarların taşıdığı altı sivri kemer tonoz şeklinde örtmektedir.Birinci kısımda zemin taş levhalarla kaplama , ikinci kısım da kayadır.Caminin birinci kısmı kül renginde kesme taşlarla yapılmış olup duvar kalınlığı 1.20 metredir.Caminin batı yönünde bir giriş kapısı vardır.Cami üç pencere aydınlatılmaktadır.Bunlardan biri mihrabın sağında biride solundadır.Caminin damında küçük bir çardak minaresi vardır.
Caminin şadırvanı yoktur. Fakat Silahtar Seyit Mehmet paşanın yaptırdığı sekiz çeşmeden birisi bu caminin yanındadır. Mihrap yuvarlak kemerli olup hiçbir süsle yer verilmemiştir.Mimber orjinal olup kesme taştan ve sadedir.Camide önceleri bazı süslemeler ve yazılar var imiş. Fakat yapılan tamirler neticesinde bu süslemeler ortadan kaybolmuştur.
Gülşehir Karavezir Ceşmeleri
Karavezir’in vakfiyesinde 8 çeşmeden bahsedilmektedir. Bunlardan zamanımıza kadar gelmiş olan Beyler, Sipahi, Bayraktar ve Baş çeşmeleri halen kullanılmaktadır.Çeşmeler yol kenarlarına yapılmış olup, yollara bakan yüzlerde birer lüleleri vardır.Yollardan geçen hayvanların susuzluğunu giderebilmesi için dört yalak arka arkaya dizildiği söylenmektedir.
Çeşmelerdeki Kitabeler:
1. Hazret-i sadr-ı mükerremini hümem
2. Seyyidin zatı asaf pudsi sıfat-i
3. Cud-u ve ihsan iyle ol pür himmetin
4. Aktı bu nev-i çeşmeden adni Fırat
5. Şark ve garbe ola fermanı revan
6. Reşhaden serr-i siper ola takim nebat
7. Gel suyun iç lutfi oku tarihini
8. Oldu car-i çeşme aynül hayat
1193 (sene)
Gülşehir Karavezir Başçeşme
Nevşehir ili Gülşehir ilçesinde Karavezir Mehmet Paşa’nın yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü oluşturan başçeşme Lütfü isimli bir ustaya 1779 tarihinde yaptırılmıştır.
Tarihi Cesme - Gulsehir
Daha önce Tuzköy’ü yolu üzerine yapılan çeşme sonradan cami ve medresenin yanına getirilmiştir. 1778’de Silahtar Seyit Mehmet Paşa tarafindan Lütfi Usta’ya yaptirilmistir.
Mimarı Özellikleri: Çeşme düzgün kesme taştan yapılmış, çeşitli dönemlerde onarılmıştır.
Çeşmenin ön yüzü sivri kemerli bir niş şeklinde olup, bu nişin önünde yalak taşı, arkasında da su deposu bulunmaktadır.
Orjinal çeşmenin bir lülesi vardır. Lülenin aslında oluk şeklinde olduğu söylenmektedir.
Çeşmenin ayna taşı yuvarlak bir kemer içine alınmıştır.
Gülşehir Karavezir Hamamı
Yeri : Gülşehir
Tarihi : 1778
Yaptıran : SilahtarSeyit Mehmet Paşa
Yapan : Ebubekir Veledi Halil Efendi
Mimarı Özellikleri :Hamam klasik Osmanlı hamamlarında olduğu gibi üç kısımdan oluşmuştur.
1-Soyunmalık
2-Ilıklık
3-Sıcaklık
Mimari Özellikleri: Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler betonlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.Kilisede, Meryem ve çocuk İsa, başkalaşım, İsa'nın cehenneme inişi, Kudüs'e giriş, 9 adet aziz tasviri vb. bulunmaktadır. İki nefli iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır. Kilise resimleri, son yıllarda Arkeolog Restoratör Rıdvan İşler tarafından çok başarılı bir biçimde temizlenmiş ve onarılmıştır.
Sahneleri: Apsiste Meryem ve Çocuk İsa, Michael ve Gabriel; Konstantinos ve Helena, Başkalaşım, İsa'nın cehenneme inişi, Kudüs'e giriş, İsa'nın çarmıha gerilmesi ve 9 azizin yanı sıra kiliseyi yaptıran kişinin portresi de yer almaktadır.
Tatlarin Boğazağzı Camii
Acıgöl ilçesinin 10 km. kuzeyinde yer alan Tatlarin kasabasında yer alır. 19. yüzyılda yayilmistir.
Mimari Özellikleri : Son dönem Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan yapının ana mekanın güney duvarı üzerinde tam ortada bir mihrap ve mihrabın sağında ve solunda birer pencere açıklığı vardır. düzgün kesme taştan yapılmış olan camii sonradan sıva yapılarak estetiğini kaybetmiştir.
Tepeköy Eski Camii
Acıgöl ilçesine 10 km uzaklıkta bulunan Tepeköy’de yer alır.
Yapım kitabesi olmadığı için tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Fakat eserin 18.yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Mimari Özellikleri: Camii köyün doğusunda bulunan bir tepenin eteğine yapılmıştır. Camii içten içe 8.40 X12.54 metre ebatında ve dikdörtgen planlıdır. Ana mekan kuzey-güney doğrultusunda kemer destekli üç tonozla,üç sahına ayrılmıştır. Orta sahın kenar sahınlara göre biraz dardır.Orta sahını teşkil eden tonoz ,yuvarlak planlı dört ayak üzerine oturan sivri kemerler üzerine inşa edilmiştir. Sağ ve sol sahınları kapatan tonozlar ise aynı ayaklar üzerindeki sivri kemerler ile diğer yanlarda beden duvarları üzerine oturmaktadır. Kuzey duvarında ise değişik ebatlarda üç adet niş ve orta sahnın tam ortasında 1.04 X 0.71 metre ebatında bir pencere yer alır.Ana mekanın batı duvarında camiye girişi sağlayan basık kemerli bir kapı ile üç adet pencere boşluğu yer alır. Doğu duvarda ise değişik ebatta dört niş ilebu duvarın tam ortasında ise mihrabsı bir vaaz kürsüsü yer alır. Camii ana mekanının üstünü kemer destekli üç adet tonoz örtmektedir.
Tonozların kavisleri damda aynı şekilde devam etmektedir. Dıştaki tonozların doğu ve batı tarafında kalan boşlukları doldurmak suretiyle akıntı orta tonuzun sağ ve solunaverilmiş ve buradan da güney cepheye verilerek iki çörten vasıtasıyla dışarı atılmıştır.
Camii beden duvarları tonoz üst kotundan 0.40 metre kadar yüksek yapılmış ve bu suretle de dam gizlenmiştir.Tonozların üstü önceleri bir miktar toprak ile örtülü iken 1942 yılında bu toprak kaldırılarak taş tonozun üstüne şap yapılmıştır.
Köy halkından edinilen bilgiye göre ,köy halkı tarafından 1942 yılında yaptırılan son cemaat yeri 3.88X13.54 metre ölçüsünde olup güneyi tamamen kapalıdır.Üstü öne doğru hafif meyilli birbetonarme tabliye ile örtülüdür.Son cemaat mahallinin batı cephesinde üç adet kesme taş ayak ile köşelere basan dört sivri kemer bulunmaktadır. Minare caminin kuzeybatı cephesinde yer alır.Minare kaidesi dam üst kotundan itibaren kare planlı olarak devam eder.Minare gövde ve peteği onaltıgendir
Düzgün kesme taştan yapılan minarenin külahı ahşap ve ahşap üzeri teneke ile örtülmüş bir vaziyettedir.Minareye 0.55 metre genişliğinde basık kemerli bir kapıdan girilir.Caminin doğu ve kuzey beden duvarlarında çeşitli ebatta toplam yedi niş bulunmaktadır.Caminin duvarları 0.95 m.kalınlığında ve kesme taştan yapılmıştır. Camii,Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1973-1981 yıllarında programa alınmış ise de onarım 1982 yılında yapılmıştır.
Acigol Hasan Baba Turbesi
Acıgöl'e bağlı Kozluca Köyü ile Yuva Köyü arasında yer alan Hasan Baba Türbesinin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Ancak yapılan araştımalar sonucu 200-300 yıllık olduğu tahmin ediliyor.
Hamamın giriş kapısı yuvarlak silme içine alınmış 1.80 x1.15 m. Ölçüsünde olup buradan 6.25 x 6.25 m. ölçüsündeki soyunmalık kısmına girilir. Burası 6.25 çapında bir kubbe ile örtüdür.Kubbeye geçiş tromplarla olup dıştan sekizgen bir kasnağa oturmaktadır.Kubbe kasnağında birisi giriş kapısın üzerinde , biriside girişe göre sağ kenarda olmak üzere soyunma mahallini aydınlatan iki küçük pencere vardır. Soyunmalık bölümünden pahlı bir çerçeve ile çevrili ,yuvarlak kemerli kapıdan ılıklığa geçilir.Ilıklık bölümünün üzeri beşik tonozla örtülüdür.Ilıklıktan yuvarlak kemerli bir kapıdan sıcaklığa geçilir.Sıcaklık bir kubbe ile örtülüdür. Burada kubbeye geçiş trompla sağlanmıştır.Kubbe dıştan sekizgen kasnağa oturmaktadır.Sıcaklıkta beş musluk mevcut olup kurnaları mermerdendir.Hamamın su haznesi girişe göre sağ taraftadır.
Soyunmalık yerinin duvar kalınlığı 1 metredir. Yapı malzemesi olarak gri renkte kesme taş kullanılmıştır. Hamamın bozulan taşları 1963 yılında yapılan tamir esnasında değiştirilmiştir. Hamam bu gün kullanılmamaktadır.
Kızılkaya Köyü Câmii
Gülşehir ilçesine 27 km. uzaklıkta olan Kızılkaya Köyünde yer alır. Kitâbesinden 1293’te Anadolu Selçuklu Devleti zamaninda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Görmüş olduğu tâmirlere rağmen orijinalliğini kaybetmemiştir.
Caminin inşa tarihini gösteren kitabe giriş kapısı kemerinin üzerindedir.Kitabede hicri 670 tarihi yazılıdır.KitabesiBismillahirrahmanirrahim. Bad’el mescidel cami’u ruh-i içun lillah- iteala el- fatiha. Karahani hatun rumi 670 sene seb’in site mietin. Manası:Besmeleden sonra, bu mescidi inşa eden ruhuna fatiha Karahani Hatun-u Rumi 670.
Yaptıran :Karahani Hatun
Yapan : Bilinmiyor.
Mimari Özellikleri: Cami dıştan 15.85 x 2.15 metre ölçüsünde olup kayalar üzerine kurulmuştur. Caminin altı mağaradır.
Caminin içi sivri kemerlerin birbirine bağlandığı, her kenarı 0.85 metre olan kare şeklinde üçer ayaklı iki kıble duvarına dikey ,sivri tonozla örtülü üç sahna ayrılmıştır.Orta sahında kuzeyden güneye üçüncü bölmenin üzeri kubbe ile örtülüdür.
Kubbede her yönde birer tane olmak üzere dört adet küçük pencere vardır Caminin içinde süsleme yoktur.Duvarları zeminden bir metre yüksekliğe kadar mavi ile boyanmıştır.Diğer kısımları beyaz sıvalı ve badanalıdır.Bunlar sonradan yapılmıştır. Fazla derinliği olmayan mukarnaslı mihrap 2.65 x1.75 m. boyunda bir çerçeve içine alınmış olup sadedir.
Mihrabında süslemesi yoktur.Mihrabın sağ tarafında bulunan mimber orjinal olmayıp ,ahşap ve sadedir. Camiye kuzey yönünde çerçeve içine alınmış sade ve basık kemerli bir kapıdan girilmektedir. Dış mimaride beyaza çalan kül rengi
kesme taş kullanılmıştır.Güney doğu ve batı duvarlarında istinat kulelerine benzeyen duvar çıkıntılarına yer verilmiştir. Caminin doğu duvarındaki minare sonradan yapılmıştır. Minare çardak şeklinde olup cami içinden kesme taşlardan yapılmış merdivenlerle çıkılmaktadır. Caminin üzeri kesme taş levhalarla kaplamadır. Çörtenleri ejder başı şeklindedir.
Tuzköy Alaaddin Taş Camii
Gülşehir ilçesine 20 km. uzaklıkta bulunan Tuzköy Kasabasında yer alır. On üçüncü asırda Anadolu Selçuklu Devleti zamaninda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Mimarı Özellikleri :Selçuklulardan kalma bir camii olup sonradan Alaaddin camii adı verilmiştir.Caminin içi 9 x 13.30 m. ölçüsünde olup,iki ayak bulunmaktadır. Bu ayaklardan dört yöne kemerler çıkartılarak camiyi örtmektedir.Bu kemerlerin arası mihrap üzeri hariç diğerleri yıldız tonozlarla örtülüdür.
Mihrabın sol tarafındaki yıldız tonoz yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı için ,yıktırılıp yerine beton yapılmış ise de eski şekli verilememiştir.Ayaklar ve kemerler kesme taş ,duvarlar moloz taşlarla yapılmıştır. Tonozlar ise Akkaya denilen hafif, beyaz , sağlam taşlarla kaynatma yapılmıştır. Caminin doğuda ve kuzeyde olmak üzere iki kapısı var iken sonradan doğudaki kapı kapatılmış sadece kuzeydeki kapı kalmıştır.
Camide mihrabın sağında ve solunda tonozlara yakın yerde iki doğu duvarı üstünde, kuzeyde giriş kapısının sağında ve solunda, batıda iki küçük olmak üzere sekiz penceresi vardır. Bunlardan mihrabın sol tarafındaki ve batıdaki mihraba yakın olan pencereler sonradan açılmıştır. Caminin planına göre bu pencereler sonradan açılmış olmayıp yapının ilk şeklinde var idi.
Fakat sonradan yapılan bir onarım esnasında bunların kapatılmış olduğu muhtemeldir. Mihrap normal derinlikte, sivri kemerli olup oldukça sadedir. İlk şekli taştan olan mimberin bazı yerleri aşınmış olduğundan değiştirilmiştir. Mimber birkaç kere değiştirilmiştir. Camideki süslemeler sıva yapılırken bozulmuştur. Camii 1971-1972 tarihlerinde yapılan onarım esnasında dış duvarları sarı, beyaz taş ile kaplanmıştır. Kuzeybatı köşesine bir şerefeli minare eklenmiştir.
Tuzkoy Cesme
Acıgöl Yazılıkaya (Tobada)
Acıgöl ilçesine bağlı Ağıllı köyü yakınlarında yer alır. Tarihi :M.Ö. 8.yüzyıl. Hitit hiyeroglifi ile yazılmış bu kaya anıtların en önemlilerinden olan Topada, Nevsehir'in 25 kilometre batısındaki Acıgöl ilçesi yakınlarındadır. 8 satırlık yazıtta Kapadokya bölgesinin siyasi durumu anlatılmaktadır. Metnin kısa özeti şöyledir:
“Ben, büyük Kral Tuwati'nin oğlu Wasusarma'yım. Parzuta şehrinde yedi büyük kral vardır. Bunlardan üçü Warpalawas, Kiakki ve Tuwata dost idiler. Ben kraliyet onurumla geldim. Bütün şehir, büyük süvari ve piyadeleriyle karsı geldi. Onlara karşı geldim. Kendi arazisinde Parzuta şehri karşı geldi. Şehir suları tahrip edildi. Kadinlarında.... Fakat büyükler sonra bana...
Beylerim Tanrılar Tarhu (Hava Tanrisi) Sarumma (Firtina Tanrisi Tesrub'un oglu) ve daha iki Tanrı, önümden giderek, bana yol gösterdiler. Kim bu tanrıları alırsa, bu tanrılar onun zürriyetini ve ülkesini elinden alsınlar. Bu kişiler kral da olsa, halktan biri de olsa onun zürriyetini ve evini yok etsinler."
Mimari Özellikleri : Yazılıkaya Geç Hitit Dönemi’ne aittir. Hitit hiyeroglifi ile yazılmış kaya anıtının bölgenin siyasi durumu ve liderinin icraatları ile ilgili bilgiler yer almaktadır. 1934 yılında ortaya çıkartılmış bir kaya yazıtıdır.Ana kayanın güneye ve batıya bakan yüzü düzeltilerek Hitit resim yazısı ile sekiz satırlık bir kitabe yazılmıştır. Kitabenin büyük bir bölümü kayanın güneye bakan yüzünde , bir bölümü de batı yüzünde yer alır. Kitabe sekiz satır ve yaklaşık dört yüz sözcükten oluşur. Kitabede tek bir kahramanın değil , değişik yörelerde pek çok kişinin yer aldığı ve üç yıl süren bir savaş anlatılmıştır. Metnin birinci bölümünde her iki taraf ve yandaşları , ikinci bölümde meydan savaşının yapıldığı ilk yıl ,düşman şehrin kuşaltılması ve düşmanın son bir saldırısı anlatılmaktadır. Üçüncü bölümde ise geleceğe vurgu yapılmakta, lanet ve kayaya kazıyan kişinin adı yer almaktadır.
Krater GÖLÜ (ACIGÖL)
İlçenin 3 kilometre doğusunda Nevsehir-Aksaray karayolunun üzerinde olan Krater Gölü tabiat harikasıdır.
Gülşehir Ovaören Camii
Gülşehir –Ovaören kasabasında 13.Yüzyıl ortalarında Anadolu Selçuklu Devleti zamaninda yaptirilmistir
Mimari Özellikleri: Selçuklular’dan kalma camii yıkılarak, yıkılan caminin malzemesi ile yerine yeni bir camii yapılmıştır. Camii içten 11.40 X12.25 metre ölçüsündedir. Camii kemerlerin birbirine bağlandığı dört sütun ile kıble duvarına paralel 3 sahına ayrılmıştır.
Sahınlar beşik tonozla ile örtülüdür. Sütunların üçü aynı, birisi Anadolu Selçuklu sanatının özgün süslemelerinden olan palmet yapraklarıyla süslüdür. Şimdiki cami Selçuklular’dan kalma cami olmayıp, 1314 tarihinde yapıldığı mermer sütun üzerinde yazmaktadır.
Eski caminin ne zaman yapıldığını bildiren bir kaynak ve kitabe yoktur. Ancak Tuzköyü’ndeki Taş Cami ve Kızılkaya Camii 13. yüzyılda yapılmış yapılar olduğu için bu yapının da muhtemelen13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Rivayete göre, eski cami, yeni caminin yanında imiş.Hatta şimdiki caminin kıble duvarı, eski caminin kuzey duvarı imiş. Sütunların bu camiye ait olmadığı mermer sütunların kesilmiş parçalarının cami civarında görülmesinden anlaşılmakta ve sütun başlıklarının çeşitli olması da bunu göstermektedir. Cami kayalar üzerine kurulmuş olduğundan, zemini düzeltilmiş kayadır. Duvarlarda bu yörede bol miktarda bulunan kül renginde kesme taş kullanılmıştır.
Giriş kapısı yuvarlak kemerli, sade silmeli çerçeve içine alınmıştır.Kıbleye ve kapıya yakın sahınların doğu ve batı yönlerinde, giriş kapısının sağında ve solunda birer pencere vardır. Doğu duvarındaki pencereler biraz sağa kaymış onlar üzerinde ve batıdaki kapıya yakın pencerelerin üstünde ikinci pencereler vardır.Pencereler 2X1.15 metre ölçüsündedir.Camide iç tarafta kapı üstünde nakkaşın kitabesi bulunmaktadır.Kitabede Nakkaş İbn-i Ali 1326 yazılıdır.
Caminin içi sarı, yeşil , kırmızı renkte çiçeklerle süslenmiş olup yer yer şamdan motifleri de vardır.
Mihrap dikdörtgen şeklinde çerçeve içine alınmıştır.Minber ahşaptan ve sadedir. Minberin ağaçtan yapılması Hz. Peygamber devrinde yapılan ve peygamberimizin namaz haricinde , dışarıdan gelen elçileri ve heyetleri üzerine oturarak kabul ettiği ilk minber iki basamağı ,ve birde oturmaya mahsus kürsüsü bulunan bir ahşap minberdi.Bu sebeble ilk minberlerin bu geleneğe uyarak ahşaptan yapılıyordu.Bu gelenek Anadolu’da da bütün Selçuklu ve Osmanlı camilerinde devam etmiştir.Son yıllarda caminin son cemaat yeri kapatılmıştır.
Kuzeybatısında yer alan orijinal köşk minare kaldırılarak yerine tek şerefeli ve çokgen gövdeli klasik tarza uygun bir minare eklenmiştir.
Gülşehir Ovaören Yeraltı Şehri
Gülşehir ilçesinin 37 km. batısında Ovaören kasabası yakınlarında filik mevkiinde yer alır.
Tarihi:Yapının ilk defa ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir.Bölgede yaşayan Roma ,Bizans Selçuklu ve Osmanlılar tarafından kullanılmış olması, yeni mekanlar eklenerek genişletilmesi gibi nedenlerle bu yapının tarihlendirilmesi imkansızdır. İlk katların en eski yerleşimler olduğu düşünülmektedir. Muhtemelen bu yer altı şehirlerinin temelleri Hititler tarafından atılmıştır. Derinkuyu yeraltı şehrinde Hititlere ait kartal heykeli bulunması bunu doğrulamaktadır. Muhtemelen bu yapının temelleri Romalılar tarafından atılmıştır.
Mimari Özellikleri: Ovaören kasabasının güneyine doğru 2 km. kadar uzağında geniş bir ören yeri bulunmaktadır. Buranın uzunluğu 2 kilometre ve genişliğide 1 kilometreye yakındır. Batı tarafında içinde mezarlar ve kilise bulunan ve ören düzlüğünde yüksekçe durumda kayalık bir kısım vardır. Bugün terkedilmiş durumdadır. Bu kaya kütlesinin altında Roma ve Bizans döneminde yaşanılan bir merkezin yer aldigi bilinmektedir.
Ovaören kasabasını ortadan ikiye bölen 1 km uzunluğunda büyük bir kaya kütlesi bulunmaktadır. Buradaki yeraltı tesislerinden bir kısmı ortası iki sıra kayadan oyulma direkli, takriben 40 m.uzunluğunda 9 m. genişliğinde bir galeridir. Yumuşak tüfün aşağıya doğru derinlemesine oyulmasıyla inşa edilmişlerdir. Bir taraftan kesme taş ile hazırlanmış bir giriş kısmı bulunduğu gibi,başka bir taraftan da yeraltının diğer kısımlarına geçilebilen bir menfezi görülmektedir. Üstteki ören düzlüğünden buraya açılmış delikler de vardır. Bu kaya içi tesisi ören düzlüğünden 1 m. kadar aşağıdan başlar
Bu bölgede yaşayan insanlar geçmişte sık sık çeşitli saldırılara maruz kaldığından bu yeraltı şehrinin yapılış amacı daha çok tehlike anında halkın geçici olarak sığınmasını sağlamaktadır. Yörede yaşamış olan insanlar kendilerini daha fazla emniyete almak için yaşadıkları kayadan evlerin çeşitli yerlerine geçilmesi zor odalar, tuzaklar hazırlamış, ihtiyaç karşısında kayaların dibine doğru yeni odalar açmışlardır. Yeraltı şehri gibi kullanılan yerde bir çok odalar, su kuyuları, hayvanları bağlama yerleri vardır. Bir çok odadan oluşan yeraltı yerleşimindeki mekanlar birbirlerine uzun galeriler ve labirent gibi tünellerle bağlanmıştır. Galerileri alçak ,dar ve uzundur. Galerilerin alçak, dar ve uzun olmasının nedeni düşmanın hareketlerini kısıtlamak içindir. İçerden açılan, dışardan açılması mümkün olmayan sürgü taşları vardır. Sürgü taşlarının ağırlıkları 300 kilogramdır.
Ortalarında yer alan delik kapıyı açıp kapamaya yaradığı gibi arkadan gelebilecek düşmanı görmeye veya ok ve mızrak gibi silahlarla düşmana saldırmaya yaramaktadır. Oyma esnasında oluşan alet izlerinden, yeraltı yerleşiminin üst katları daha kaba ve düzensiz, alt katlara doğru daha düzenli ve itinalı olduğu, farklı tekniklerde kazıldığı belirgindir. Bu, yeraltı yerleşimi farklı zamanlarda farklı kavimlerin kullandığını gösterir. Yani, yeraltı kentlerin inşası artan nüfus sonucu yüzyıllar boyunca sürekli büyüyerek bugünkü halini almıştır.
Ancak oyma işini gerçekleştirenlerin oyma ustası mı, yoksa sıradan insanlar mı oldukları ayırt edilememektedir. Uzun koridorların ve diğer mekanların duvarlarına aydınlanmayı sağlamak amacıyla kandil ve mum koymak için küçük oyuklar açılmıştır. Girişi yıkık olan yer altı şehri henüz tam olarak temizlenmemiş ve ışıklandırılmamıştır. Hava bacası, su kuyusu, kilise, erzak depoları, mezarlık, mutfak bölümlerini bu yeraltı şehrinde görmek mümkündür.
Ayrıca bu koridorların duvarlarına aydınlatmak maksadıyla kandil ve mum koymak için küçük oyuklar oyulmuştur. Kandillere keten tohumundan elde edilen altın sarısı renkteki bezir adı verilen yağı konuluyordu. Burada kayadan oyma ve merkezi kubbeli küçük bir şapel mevcuttur.
Günümüzde bu yeraltı yerleşimi yöre halkı tarafından depo, samanlık,ve ahır olarak kullanılmaktadır. Giriş kısmı yıkılmış olup Şapelin iç mekanında yer alan freskler tamamen tahrip olmuştur.
Gülşehir - Ovaören Deve Damı
Gülşehir ilçesinin 37 km. batısında Ovaören kasabası yakınlarında yer alır. Bölgede yaşayan Bizans Selçuklu ve Osmanlılar tarafından kullanılmış olması, yeni mekanlar eklenerek genişletilmesi gibi nedenlerle bu yapının tarihlendirilmesi mumkun olamamktadir. Muhtemelen bu yapının temelleri Bizanslılar tarafından atılmıştır.
Mimari Özellikleri : Kasaba merkezine 1 km. uzaklıkta Deve Damı adı ile anılan 3 katlı bir yapı mevcuttur. Peribacalarını andıran büyük bir yükselti şeklinde olan yapıyı oyma esnasında oluşan alet izlerinden üst katları daha kaba ve düzensiz, alt katlara doğru daha düzenli ve itinalı olduğu, farklı tekniklerde kazıldığı belirgindir. Ancak oyma işini gerçekleştirenlerin oyma ustası mı, yoksa sıradan insanlar mı oldukları ayırt edilememektedir. Mekanın duvarlarına aydınlanmayı sağlamak amacıyla kandil koymak için küçük oyuklar açılmıştır. Tarih boyunca Ovaören çok çeşitli medeniyetler tarafından yerleşim yeri olarak seçilmiş önemli bölgelerden biridir. Önceleri yerleşim yeri olarak kullanılan yapının birinci katı hayvanları bağlama yeri, ikinci ve üçüncü katları ise konaklama yeri olarak düzenlenmiştir.
Gülşehir Ovaören Kasabasında Bulunan Höyükler
Ovaören kasabasında yığma bir tepeyi andıranTopak ve Yassı adlarında iki höyük vardır.Bu höyükler geçmiş medeniyetlerin kalıntılarını saklayan depo gibidirler. Bu nedenle pek çok gizli kalmış bilinmeyen şeyler höyüklerin açılması ile açıklığa kavuşacaktır.
Tabya Tepe Höyüğü: Tabya Tepe Höyüğünde ( Yassı Höyük ) 2007 yılında Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. S. Yücel Şenyurt tarafından kazı çalışmaları başlatılmıştır. Tabya Tepe arkeolojik alanı 1000 m x 500 m boyutlarında geniş bir alanı kaplamaktadır. Höyüğün iç alanı 500 x 350 metre ebadında olup etrafı surlarla çevrili bir yerleşim merkezi olduğu yapılan kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. Yüzey araştırmasında toplanan çanak çömlek parçalar Geç Tunç Çağı’ndan Geç Demir Çağı’na kadar devam ettiğini göstermektedir.
Topak Höyük: Tabya Tepe Höyüğünün 500 m kuzey batısında yer alan Topakhöyük yaklaşık 110 x 90 x 20 m boyutlarında küçük bir höyüktür. Üst kısmı giderek sivrileşen höyüğün doğu eteğinden başlayarak sitadele doğru uzanan, ova seviyesinden yaklaşık 5 m yüksekliğe sahip geniş bir teras yerleşimi mevcuttur. Her iki yerleşimi birbirine bağlayan, 500 x 300 m ölçülerindeki bu geniş terastan toplanan çanak çömlek parçaları daha çok Orta Tunç Çağı özellikleri göstermektedir.
Gülşehir Gökçetoprak Yer Altı Şehri
Gülşehir ilçesinin 35 km. batısında yer alan Gökçetoprak Köyü yakınlarında yer alır.
M.Ö. 1500 Yıllarınd yapilmistir.
Mimari Özellikleri :Yeraltı şehrinde ilk kez 1989 yılında Fransız araştırma ekibi, 1991 yılında İtalyan araştırma ekipleri tarafından çalışmalarda bulunulmuştur.En altta kızılımsı kahverengi renkte olan çumuş taşı, üstünde kalınlığı 3-4 metreyi bulan iri taneli tüf ve en üst kısımlarında da sert bir volkanik kayaç olan andezit kaya blokları bulunmaktadır.Yeraltı şehrinin girişi dar bir kaya bloğu vasıtasıyladır.Henüz tam olarak temizlenmemiş ve ışıklandırılmamış olan yeraltı şehrinin iki katı tespit edilmiştir.Her iki katında da büyük düzgün olmayan dikdörtgen mekanlar birbirlerine dar ve uzun koridorlarla bağlanmıştır.Yeraltı şehrinin 2. katında yer alan su kuyusu 25 metre derinlikte olup içinde halen su bulunmaktadır. Gökçetoprakköyünün kuzey ve batı yamaçlarında yöre halkı tarafından ahır ,depo, samanlık olarak kullanılan çok sayıda yeraltı yerleşimleri bulunmaktadır.
Acıgöl krater gölü, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 1396-20.03.1993 tarih ve sayılı kararı ile 1. derecede sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmııştır.
Avanos
Avanos Paşabağları
Zelve Yakınlarında Göreme-Avanos yolunun sağında, yoldan 1 km. içeridedir
Mimari Özellikleri : Zelve yakınındaki bir başka ören yeri bütün örneklerinin mevcut olduğu Paşabağları’dır.
Eskiden Rahipler Vadisi olarak bilinen bu alan Bizans döneminde tecrit edilmiş bir hayatı tercih eden kişilerin bir barınma yeri olmuştur. Peribacalarınından birinin içinde önemli keşişlerden biri olan Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel
şapel ve birçok kaya mekânları bulunmaktadır 1 km. uzaktaki peribacaları en iyi Zelve ören yerinden görülmektedir.
Uç başlı peribacalarının birinde Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel ve inziva hücresi dar bir baca biçiminde oyulan bir merdiven vasıtasıyla ulaşılabılen hücrenin girişini antitetik haçlar süslemektedir. İçinde ocak, oturma ve 'yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan pencere aralıkları mevcuttur 5.yüzyılda Halep yakınlarında münzevi bir hayat sürdüren Aziz Simeon, mucizeler yarattığı söylentileri çıkınca, halkın aşırı ilgisinden kaçarak önce iki metre yüksekliğinde bir sütun üzerinde daha sonra 15 m. yüksekliğinde bir sütun üzerinde yaşamaya başlar. Aziz Simeon, aşağıya sadece müritlerinin getirdiği az miktarda yiyecek ve içeceği almak için iner.Kapadokyalı keşişler ise bir sütun yerine hazır buldukları peribacalarını oyarak dünyevi hayattan uzaklaşırlar Peribacasını aşağıdan yukarı doğru oyarak 10-15 m. yükseklikte kaya odalarda yaşar, kaya yataklarda yatarlar
Avanos Çeç Tümülüsü
Yeri : Nevşehir'in 18 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Avanos yakınlarında yer alır.
Tarihi : Ne zaman,kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Mimari Özellikleri:Avanos ve Özkonak arasında oldukça fazla sayıda bulunan tümülüsler arasında en ünlü ve de en belirsiz olanı Çeç tümülüsüdür. Avanos çevresindeki yaygın efsaneye göre bir kralın mezarıdır.Ancak bilimsel çalışmalar buranın bir kral mezarı olabileceği gibi, kutsal bir mekan da olabileceğini göstermektedir. Tümülüsleriyle ünlü olan Lidya ve Frig medeniyetlerine ait olmadıkları anlaşılmaktadır. Avanos yakınlarındaki ünlü Çeç tümülüsü 32 metrelik yüksekliği ile Gordion, Nemrut, Karakuş gibi Anadolu'nun en büyük kral mezarları gibi olup heybetli bir görünüşü vardır.
Avanos Hacı Nuri Bey Konağı
Avanos'un Orta Mahallesi'nde yer alır, 19. yuzyilda yapilmistir.
Mimari Özellikleri : Tüf kayalar arkasında yükselen görkemli konak ilk sahibinin adıyla anılan Doktor Hacı Nuri Bey konağı günümüze kalmış eski Avanos evlerinin en güzel örneklerinden biridir.Terasıyla birlikte 3 kat olarak yapılan konakta taş ve ahşap malzeme birlikte kullanılmıştır. Yöre ağaçsız olduğu için ahşap süsleme azdır.Yüklükler perde ile örtülüdür.tüm kapılar eşiklidir. Kemerli olan dış kapı daha süslüdür.Çoğunlukla konsolların yüzeyi perde püskülünü andırır yüksek kabartma motiflerle kaplıdır.Konağın pencereleri ikişer olup etrafları daha çok stilize bitki motifleriyle süslüdür
Mehtap Kadın Camii
Avanos’un Göynük kasabasında yer alır. 1725 tarihinde yapılmıştır.
Mimari Özellikleri :Osmanlı devrine ait bir camidir. Son yıllarda onarım görmüş ve süslemeleri kapanmıştır.
Alâaddîn Câmii
Avanos ilçesinde 13. asırda yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Tâmir ve eklerle ilk orijinalliğini kaybetmiştir. Minâresi 1950’de ilâve edilmiştir.
Mimari Özellikleri :Selçuklular devrine ait olup 1.Alaaddin Keykubat zamanında yapılmıştır.Dış duvarlar kesme taştan,mihrap basit bir nişten,minber ise tahtadandır. Batı kısmı 16. yüzyılda Hacı Mehmet tarafından ilave edilmiştir. Kuzeydeki enlemesine dikdörtgen kısıma küçük kubbeli bir mekanla geçilir. 1963-64 yılında onarım görmüş, Selçuklu devrine ait hiçbir iz kalmamıştır. Güneydoğu köşesindeki minare 1950 yılında ilave edilmiştir.
Ulu Câmi
Avanos ilçesindedir. Yeraltı Câmii de denir. On sekizinci asır Osmanlı eseridir. Tabanı toprak seviyesinin altındadır. Düz damlıdır.
Topaklı Höyüğü
Avanos ilçesine bağlı Topaklı kasabasında yer alır.
Mimari Özellikleri :Bu höyükte Roma, Bizans , Helenistik ve Frig çağlarına ait buluntular ,çanak çömlek gibi kullanma araçları çıkarılmıştır.Kazılardan elde edilen buluntular Nevşehir Müzesi’nde sergilenmektedir.
Çavuşun Kilisesi
Avanos yakınındadır. Duvarlarında çeşitli figürler vardır. Açıksaray: Erozyon etkisiyle tepelerin oyulması ve kapı biçimli oyuklarla bir sarayı andırır. Balkon kiliseleri: Ortahisar’a 7 km mesafededir. Binlerce güvercinin yaşadığı bir patikadan gidilir.
Avanos Köprüsü
Avanos ilçe merkezinde yer alır.
Yaptıran : Avanos’lu Arif Bey tarafindan 1898’de yaptirilmistir.
Mimari Özellikleri :Bu köprü Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit döneminde yapılmıştır.1898 yılında yapılan ilk köprü tahtadandır.
1925 yılında ağaçlar alınarak ,betonarme olarak bugünkü haline gelmiştir. 190 metre uzunluğunda üç demir ayaküzerinde bulunan köprü sadece yayalara açıktır. Böylece eski köprüdeki trafik sorunu kısmen giderilmiş oldu. Ayrıca merkez ile bağlı Bahçelievler mahallesi yol olarak çok kısalmıştır
Avanos Yeraltı Camii
Yeraltı Camii" olarak da bilinen Avanos Ulu Camii 18. asirda yapilan bir Osmanlı eseridir. Enlemesine dikdörtgen planlı yapıya, toprak seviyesinden merdivenlerle inilir. Dıştan düzgün kesme taş kaplamalı yapı, içte kaburgalarla takviyeli uzun bir tonozla örtülüdür. Mihrap duvarındaki dört pencereden ışık alan iç mekân bütünüyle sıvanmıştır. Mihrap sade bir niş, minber ise sonradan yapılmış kaba bir kürsü halindedir. Yer altında yapılmıştır.
Özkonak Yer Altı Şehri
Avanos’un 14 km. uzağında yer alan yeraltı şehri İdiş Dağı’nın kuzey yamaçlarına volkanik granit bünyel tüf tabalarının oldukça yoğun olduğu yere yapılmıştır.
Mimari Özellikleri :Yeraltı şehri geniş alanlara yayılmış olan galeriler birbirine tünellerle bağlanmıştır.
Burada su kuyusu ,şırahane bulunmamaktadır. Apartman düzeninde planlanan yapının tümü emizlenmemiştir.Dışarıda şekilendirilerek içeri taşınmış olan sürgü taşlarındaki savunma sistemi gelişmiş bir düşüncenin ürünüdür.
Kaymaklı, Derinkuyu yeraltı şehirlerinden farklı olarak katlar arası haberleşmeyi sağlayacak çok dar ve uzun delikler bulunmaktadır. Düzgün oyulmuş odaların girişleri kapatıldığında havalandırma da bu dar (5 cm.) ve uzun deliklerle sağlanmıştır. Yine diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak sürgü taşından sonra, tünel üzerine (düşmana kızgın yağ dökmek maksadıyla) delikler oyulmuştur.Özkonak yeraltı şehrinde Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehrinde olduğu gibi hava bacası, su kuyusu, şırahane ve sürgü taşları bulunmaktadır.Özkonak yeraltı şehrinde, diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak tüneller üzerine, sürgü taşlarının hemen yanında düşmana kızgın yağ dökmek veya mızrakla vurmak amacıyla dikine ufak delikler oyulmuştur.
Derinkuyu
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Derinkuyu ilçesi ile Kaymaklı kasabasında bulunan yeraltında kayalara oyulmuş şehir kalıntıları vardır. Derinkuyu’daki yeraltı şehrinin manastırı, soğuk hava tesisi ve akıl hastânesi kalıntıları
Derinkuyu yeraltı şehrinin derinliği 85 metredir. Bir yer altı şehrinde bulunan tüm özelliklere sahiptir.Ahır, kiler, yemekhane, kilise, şırahane vb.7 katlı olan yapının ikinci katında misyonerler okulu bulunmaktadırYeraltı şehrinin 3.ve 4. katlarından sonra merdivenle doğrudan doğruya derinlemesine inilerek yedinci kata ulaşılır. Bu katta haç planlı bir kilise mevcuttur.Yeryüzü ile bağlantısı bulunan 55 m. derinliğindeki havalandırma bacası,aynı zamanda su kuyusu olarak kullanılmaktadır.Ayrıca Suvermez, Doğala ve Özlüce köylerinde ziyarete açılmamış yer altı şehirleri bulunmaktadır.meşhurdur.
Özlüce Yeraltı Şehri
Eski adı "Zile" olan Özlüce köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.
Tarihi :Yeraltı şehrinin ilk defa nezaman inşa edildiği bilinmemektedir.Bölgede yaşayan her uygarlık tarafından kullanılmış olması, yeni mekanlar eklenerek genişletilmesigibi nedenlerle bu şehrin tarihlendirilmesi imkansızdır. .
Mimari Özellikleri : Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır.
Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır. Henüz ziyarete açılmamıştır Mimarisiyle diğer yeraltı şehirlerinden farklıdır.Değişik renkte tüflerden yapılmıştır. Kat sistemine göre yapılmamış ,geniş bir alana yayılmıştır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekanlar ,asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekanlara göre daha yenidir. Katlar arasında odaların tavan ve taban kısımlarında iletişim maksadıyla yapılmış, çapı 5-10 cm.'yi geçmeyen haberleşme delikleri bulunmaktadır. Bu delikler sayesinde yeraltı şehri halkı uzun yorucu tünellerden geçmek zorunda kalmamakta, olağanüstü zamanlarda ise kolay ve çabuk bir şekilde savunma tedbirlerini alabilmektedirler
M.S 5.-10.yüzyıllar arasında, yani Bizans Dönemi'nde, genellikle dini ve sığınma amaçlı olarak kullanılan yeraltı şehirlerinin sayısı hayli artmıştır. Bu dönemde, 7. yüzyılda başlayan Arap-Sasani akınları karşısında Kapadokya'da yaşayan Hıristiyan topluluklar düşman geldiği zaman yeraltına oydukları gizlenme yerlerine çekilmek zorunda kalıyorlar, girişlerde bulunan sürgü taşlarını kapatarak kendilerini savunuyorlardı.Selçuklular ve Osmanlıların da bu yeraltı şehirlerinden yararlandıkları ve askeri amaçlı kullandıkları sanılmaktadır. Çünkü Kapadokya Bölgesi'ndeki Selçuklu kervansarayları bu yeraltı yerleşimlerinin 5-10 km uzağında bulunmaktadır.Selçukluların da bu yeraltı şehrinden yararlandıkları ve askeri amaçlı kullandıkları sanılmaktadır. Çünkü Kapadokya Bölgesi'ndeki Selçuklu Kervansarayları bu yeraltı şehirlerinin 5-10 km. uzağında bulunmaktadır.
Göreme
Göreme Milli Park
Uluslararası kültür mirası sayılan bu bölgelerdeki bazı yerleri çevreleriyle beraber korumak, milli park sistemi ile gerçekleşmektedir. Nevşehir-Avanos-Ürgüp arasında kalan 9.572 hektarlık alanı kaplayan Göreme Milli Parkı, Türkiye'nin orman rejimi dışında ilân edilmiş tek milli parkıdır. Orman Bakanlığı'nın Milli Parklar Kanunu sadece orman rejimi için düşünülmüş, ancak kanunun ilgili hükmü değiştirilerek Göreme, milli park sistemine dahil edilmiştir. (Bakanlar Kurulu'nun 30.10.1986 tarihli kararıyla). Göreme Milli Parkı, Göreme, Çavuşin, Uçhisar, Ortahisar, Zelve yerleşimlerini de içine alır.
Peribacaları değişik oluşum dönemleri ve şekilleriyle Milli Park sınırları içinde hemen her yerde görülür. Koniler, sütunlar, kuleler, dikili taşlar, piramitler ve sivri kayalar şeklinde ortaya çıkan bu şekillerin bazıları dağ eteklerine yakın yerlerde, bazıları vadilerin üst kısımlarında öbeklenmişler, bazıları ise birbirinden ayrı olarak yukarı doğru uzanan yekpare taştan yapılmış sütunlar meydana getirmişlerdir.
Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'nce 2001 yılında ihalesi gerçekleştirilen Göreme Tarihi Milli Parkı Uzun Devreli Gelişim Planı çalışması kapsamında ihaleyi alan ilgili firma tarafından Milli Park alanındaki flora, fauna, jeolojik ve jeomorfolojik yapı ile diğer doğal kaynak değerlerine ait analitik veri toplama çalışmaları tamamlanmış olup çalışmanın sentez bölümüne geçilmiştir. Sentez çalışmalarının 2001 yılı sonuna kadar Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü Uzun Devreli Gelişim Planı ekibince bitirilmesi öngörülmüştür.
Göreme Açık Hava Müzesi
Nevşehir'e 13 km. uzaklıkta ve Göreme Kasabası'nın 2 kilometre doğusunda yer almaktadır. Göreme Vadisi'nin ilginç jeomorfolojik yapısı içinde IV. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar yoğun biçimde yaşanan manastır hayatı, dini sanatın tarihi sergilenir. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur.
Kiliselerde bulunan fresklerde işlenen konular İncil ve Hz. İsa'nın hayatından alınmıştır. İki tür boyama tekniği kullanılmış olup, bunlardan birincisi doğrudan kaya yüzeyi düzeltilerek yapılan boyama, ikincisi kaya üzerinin secco ve fresko tekniği ile boyanmasıdır. Alçı, sıva kullanılmadan doğrudan duvar üzerine yapılan (Barbara ve Yılanlı Kilise) freskler ikonoklast dönemde yapılmıştır. Dinî duyguların çeşitli hayvan figürleri, geometrik desenlerle anlatıldığı bu dönem dışında yapılan freskler, İsa'nın hayatını ve İncil'in mesajlarını konu almaktadır. Bu freskler aşı boya, yumurta akı ve saman karışımı bir harçla yapılmıştır.
Zelve Harabeleri ve Kiliseleri
Göreme’ye 4 km mesâfededir ve Zelve Vadisinde yer alır.
Mimari Özellikleri :Kiliselerde dekorasyon :sadece Grek,Latin,Malta haçları ve dini semboller bulunmaktadır.Keşişlere ilk dini eğitim burada verlmiştir. Zelve’deki en önemli kiliseler Üzümlü Kilise, Balıklı Kilise, Haçlı Kilise,Geyikli Kilise vadinin en önemli kiliseleri olup ikonoklastik dönem öncesine aittir. Zelve'nin üçüncü vadisinde, bir manastıra ait doğal bir avlunun doğusundadır Giriş kısmı yıkılmış olan Üzümlü ve Balıklı Kilise'nin giriş kapısının üstünde tahtta oturan ve kucağında çocuk İsa bulunan Meryem tasviri yer alır. Kısmen yıkık tonozda daire içinde malta haçı taşıyan Melek Michael ve Gabriel tasviri bulunur.
Girişin hemen sağında hücre şeklindeki 'Güney şapeli tek nefli, apsisli ve beşik tonozlu olup kenarlarda oturmaya yarayan platform bulunur. Apsisinde kırmızı çerçeve içinde ayakta duran, bir elinde kitap, diğer eliyle takdis eden İsa; apsis cephesi ise içi noktalı basit üçgen ve daire dizileriyle, tonozu ise çizilerek yapılmış Malta Haçı ve içiçe dairelerle süslenmiştir. şapel büyük olasılıkla 10.yüzyılda yapılmıştır.
Büyük Güvercinlik Kilisesi
Göreme-Avanos yolu kenarında, Göreme'ye 2.5 km. uzaklıktadır. Kilise 964-965 yıllarına tarihlenmektedir.
Mimari Özellikleri :Yapı tek nefli , beşik tonozlu, 3 apsisli olup narteksi yıkılmıştır. İmparator Nicephorus Phocas adına yapılan kilisede işlenen konular diğer kaya kiliselerinde olduğu gibi İncil ve Hz . İsa'nın hayatından alınmıştır.Nicephorus Phocas adına yapılmış kilise mimari açıdan önemsizdir.
İlk Hıristiyanlığın en iyi ikon boyama çalışmaları bu kilisededir. Konular ustaca işlenmiştir. Öne çıkan renkler kahve ve yeşildir. Kilisede Ermeni komutanı Melias’ın da resminin bulunması 19. yüzyıl tarihçilerinin kafasını karıştırmıştır. Aslında kilisenin bir duvarında bu resmin bulunması Melias’ın Bizans orduları ile ittifak yapmış olmasıdır. O dönemde bölgede Ermeniler bulunmamaktadır. Nevşehir kiliseleri arasında kesin olarak tarihlenen ender kiliselerdendir.
Sahneleri: Tonozda Müjde, Ziyaret, Bakireliğin ispatı, Mısır'a kaçış, Yusuf'un ikinci rüyası, Havarilerin Tanrı yolunda görevlendirilmesi, Üç müneccimin tapınması, Masum çocukların katliamı, Elizabeth'in takip edilişi, Zekeriya'nın öldürülmesi; batı duvarında Yusuf ve Meryem deney sonrası, Beytüllahim'e yolculuk, Doğum, Son yemek, İhanet, İsa'nın cehenneme inişi, Vaftiz; kuzey duvarında İsa Platus önünde, İsa Golgota yolunda, İsa çarmıhta, İsa'nın ölümü; güney duvarında Kudüs'e giriş, Lazarus'un diriltilmesi, Kör adamın iyileştirilmesi, İsa'nın çarmıhtan indirilmesi, Kadınlar boş mezar vb.
Haci Bektaş
Hacı Bektaş Velî Dergâhı ve Külliyesi:
On dördüncü asırda Hacı Bektaş-ı Velî tarafından yaptırılmıştır. Külliyede; çilehâne, dergah, türbe, mescit ve çeşmeler yer alır. Mescit Sultan İkinci Mahmûd Han tarafından yaptırılmıştır. Dergah 23 kısımdan ibârettir. Her kısmın ozel bir ismi vardır. 1) Köşk, 2) Çatalkapı, 3) Değirmen penceresi, 4) Misâfir köşkleri, 5) Çamaşırhâne, 6) Ekmekevi, 7) Anbar, 8) Meydan bahçesi, 9) Misâfirhâne, 10) Meydan, 11) Kiler, 12) Üçler kapısı, 13) Altılar kapısı, 14) Aşevi, 15) Aşevi meydanı, 16) Kiler bahçesi, 17) Yaz meydanı, 18) Hazret avlusu, 19) Kabristan, 20) Balum Sultan Türbesi, 21) Hasbahçe kapısı, 22) Kırklar meydanı, 23) Hasbahçe. Hacı Bektaş-ı Velî’nin türbesi klâsik Selçuklu kümbetleri plânında olup, duvarları ve tavanı sülüs yazı ve çiçek motifleriyle süslüdür. Külliyede on altı çeşme vardır.
Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yapılan restorasyondan sonra 16 Ağustos 1964 tarihinde müze olarak, ziyaretçilerin hizmetine açılmıştır. Mimari manzumenin tamamlanma tarihi 13. ve 19. yüzyıllar arasındadır.
Mimari yapı “Birinci Avlu (Nadar Avlusu), İkinci Avlu (Dergah Avlusu) ve Üçüncü Avlu (Hazret Avlusu) olmak üzere üç ana bölümden oluşmaktadır.
Mimarlık tarihi yönünden, M.XIII. ile XIX. yüzyıllar arasında tamamlanmış olan Hacı Bektaş-ı Veli Tekkesi, tarihsel süreç içinde epey restorasyon (onarım) görmüştür. Mimari terminoloji bakımından, külliyeden daha ziyade bir manzume niteliği taşımaktadır. Tekke, 30 Kasım 1925 tarihinde TBMM’nin 677 sayılı kanununla diğer tekke ve zaviyeler ile birlikte kapatılmış, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1958-1964 yılları arasında onarımı yapılmış ve 16 Ağustos 1964 tarihinde Etnografya Müzesi biçiminde düzenlenerek halkımızın ziyaretine açılmıştır. Müze, plan bakımından üç ana bölümde incelenir. Avlulara, sırasına göre kademeli bir anlayışla tatlı bir meyil verilerek mimari açıdan bir bütünlük sağlanmıştır.
Gulsehir Gokcetoprak Yazilikaya
Gulsehir Zeus Sunağı
Gülşehir – Gökçetoprak köyü’ndedir ve M. Ö. 4. yüzyılda Erken Roma Dönemi’nde yapilmistir.
Gulsehir Zeus Sunagi
Mimari Özellikleri: Sert granit bir kaya üzerine oyulmuş olan Zeus Sunağı Kapadokya Bölgesi’nde yer alan tek sunaktır. Yağmur yağmadığı zamanlarda bu bölgede yaşayan insanlar sunağa adaklar adayarak toprağın bereketli olmasını isterlerdi. Yuvarlak bir niş içerisinde betimlenen Zeus kabartmasının bir eli doğu bölgesini gösterir biçimde, diğer eli ise toprağı gösterir biçimde tasvir edilmiştir.Zeus kabartmasındaki eteğin kıvrımları Erken Roma Devri özeliklerini yansıtmaktadır.Sunağa merdivenle çıkılmaktadır.Üst kısımda adak yerleri ve su kanalları yer alır.
Civelek Mağarası
Gülşehir’in 5 km. doğusunda yer alan Civelek Köyünde yer alır.
Tarihi : M.Ö.5000-3000 yılları
Dönemi :Kalkolitik Dönem
Mimari Özellikleri: Mağara sadece Gülşehir’in değil aynı zamanda Nevşehir’inde en eski yerleşim yeridir.Mağaraya 14 m. uzunluğunda aşağıya doğru uzanan bir galeri vasıtası ile inilmektedir. Mağaranın tavan kısmında 10-15cm arasında değişen sarkıtlar yer alır.Mağarada Kalkolitik döneme ait tek kulplu fincanlar,çeşitli boylarda çömlekler ,dokumacılıkta kullanılan ağırşaklar, taştan ve kemikten aletler ele geçmiştir.
Kaya Damları
Gülşehir ve Kapadokya bölgesinde birçok kayadan oyma odalar ve damlar yer alır. Günümüzde tamamen terkedilmiş olan bölgedeki kaya damları Bizans daha döneminde yaşanılan bir merkez olarak bilinmektedir. Burada yaşayan insanlar çok mesken olarak kayaların içlerine doğru, günlük yaşamlarına uygun olarak yeni mekanlar oymuşlardır. Kış aylarında ılık, yaz aylarında serin olan bu kaya oyma mekanlar günlük yaşama son derece uygundur. Yöre sakinleri, bölgede ürettikleri besin maddelerini de kaya oyma mekanlarda muhafaza etmektedir.Tarih boyunca düşmandan kaçan veya dünyaya küsen insanların barınakları olarak kullanılan kaya damları saklanmak ve gözden uzak için ideal yerlerdir.
Gulsehir Magara, Kayadam
Kapadokya Kaya Mezarları
Ilkçağ Kapadokya medeniyetlerinin bölgede bıraktığı eserlerden biride kaya mezarlarıdır.Kaya mezarları kültürlere göre değişen farklı stillerdedir.
1. Mazı köyündeki mezarlar: Makedonyalılar dönemi ile Hıristiyanlığın başlangıcı arasındaki zaman dilimine aittir. Burada bulunan beş mezar M.Ö.6. yüzyıldan itibaren görülmeye başlanan Likya-Karia mezar stiline göre yapılmışlardır.
2. Sofular ve Ortahisar’daki Mezarlar: Kapadokya Krallığı’na ait Asiatik stilde mezarlardır.
3. Ağzıgüzel Mezarları: Görkemli mezarları ile ünlü bir medeniyet olan Romalılar Avanos ve Ürgüp çevresinde güzel mezarlar yapmışlardır.
Ayrıca Roma Dönemi’ne ait normal kişilerin mezarlarına her yerde rastlanabilir. Arkeolojik kazılar sonucunda Ürgüp ilçesinin sınırları içindeki Damsa Çayı yakınındaki Avla Tepesi’nde Paleolitik ve Neolitik Döneme ait eserler bulunmuştur.
Nevsehir
Nevşehir yalnız Türkiye’nin değil dünyânın sayılı turizm merkezlerinden biri olabilecek özelliklere sâhiptir. Peri bacaları ve kayalara oyulmuş kiliseler, yeraltı şehirleri Hacı Bektaş-ı Velî Dergâhı ve birçok târihî eser yabancı ve yerli turistin gezdiği yerlerdir.
Göreme ve Ürgüp tabiî hâdiselerle meydana gelen külah şeklinde kayalıklardan (peri bacalarından) ibârettir. 5 bin m2lik bir alandadır. Erciyas ve Hasan dağlarının volkanik tüflerinin göl sularının dibine kat kat yerleşmesi ve gölün kuruması ile meydana getirdiği yumuşak ve kalkerli toprak örtüsü işlenerek Göreme’deki eserler yapılmıştır.
Kapadokya için; “Büyüleyici havası ve sessiz vâdileri, insanın nefesini kesecek güzelliği ve kayalara oyulmuş yeraltı şehirleriyle dünyâda nâdir rastlanan bir yer” denmiştir. Ziyaret edilmesi gereken yerlerden bazıları şunlardır:
Nevşehir Kalesi
12. asırda Selçuklular tarafından yapılan kaleyi Dâmâd İbrâhim Paşa tamîr ettirmiştir. İl merkezinin güneybatısında yüksek bir tepe üzerindedir. Yontma taştan yapılan kale iki kapılıdır.
Mimari Özellikleri: Selçuklulardan kalma bir yapıdır. Üç yanı yüksek ve sarp biçiminde olup,kuzeyden hafif eğimli bir yolla dolaşılarak üzerine çıkmaktadır. Önemli bir kilit noktasında kurulmuş olan Nevşehir sık sık istila ve baskınlara uğramıştır.Bu yüzden kale güney tarafı daha sivri ve yüksek,kuzey tarafı hafif meyilli bir tepe üzerine kurulmuştur.
Beşgen planlı yapının 42 mazgalı,4 burcu,arkada ve önde iki kapısı vardır.Yapıda malzeme olarak moloz taş kullanılmıştır.Temelleri çok eskilere kadar uzanan kalenin çeşitli zamanlardan pek çok tahribat ve onarım geçirdiği görülmektedir.Kale günümüzde yerli ve yabancı turistlerin rağbet ettikleri tarihi eserlerimizden biridir.
Nevşehir Müzesi
1967 yılında Damat İbrahim Paşa Külliyesi'nin bir kompleksi olan medrese binasında ve imarethanesinde ziyarete açılmış, 1987 yılında Kültür Merkezi'ndeki yeni binasına taşınmıştır.
Eserler arkeolojik ve etnografik iki seksiyonda teşhir edilmektedir. Arkeolojik seksiyon Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları, Frig, Urartu, Hellenistik, Roma ve Bizans'tan ibarettir. Ayrıca, İran, Mezopotamya, ve Kıbrıs kökenli eserler de sergilenmektedir. Etnoğrafik seksiyonda ise Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemine ait aydınlatma araçları, yazma eserler, silahlar, yöresel giysiler, el işleri, halı ve kilimler, erkek ve kadın takıları ile mutfak eşyaları bulunmaktadır. Ayrıca Nevşehir Müze Müdürlüğü’ne bağlı ören yerleri Göreme’de Açık Hava Müzesi, Avanos’ta Zelve Ören Yeri ve Çavuşin Kilisesi, Özkonak’ta Yeraltı Şehri, Gülşehir’de St. Jean Kilisesi ve Açıksaray Harabeleri, Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Acıgöl yakınlarındaki Tatlarin’de Tatlarin Kilisesi ve Yeraltı Şehri, Ürgüp yakınlarındaki Mazı Yeraltı Şehri’dir.
Dâmâd İbrâhim Paşa Külliyesi:
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa. Lale Devri’nin ünlü veziridir. Eski adı Muşkara olan bugünkü Nevşehir ilinde dünyaya gelmiştir. Babası Sipahi Ali Paşa, annesi Fatma Hanım’dır.Azimli, çalışkan, ileri görüşlü , yenilik taraftarı olan Damat İbrahim Paşa saraydaki hemşerilerinin yardımıyla saraya alınmış, bir süre sonra Şehzade 3.Ahmet’in hizmetine verilmiştir. 3. Ahmet 1703 yılında Osmanlı tahtına geçince yakından tanıdığı , takdir ettiği Damat İbrahim Paşa’yı 1708 yılında sadrazam yaptı. Padişahın kızı Fatma Sultan ile evlenerek Osmanlı hanedanına damat oldu. 1718 yılından 1730 yılına kadar oniki yıl sadrazamlık yaptı.
Damat İbrahim Paşa görev yaptığı sürece sanatçı ve edebiyatçıları korudu. İstanbul’u dünyanın En güzel beldelerinden biri haline getirdi. Said Efendi ve İbrahim Mütferrika’yı himayesine alarak ilk Türk matbaasının açılmasına yardımcı oldu.Yalova’da bir kağıt imalathanesi kurdurmuştur. O’nun zamanında İstanbul’da dünyanın en güzel çiçek bahçeleri kurulmuş , çeşit çeşit laleler yetiştirilmiştir.
Nevşehir ve İstanbul’da birçok cami, mektep, medrese , çeşme hamam ,sebil , çeşme, saray, köşk ,imaret,kütüphane ve yollar inşa etti. Akrabalarını fazla gözetmesi sonucu , akrabalarına karşı duyulan hoşnutsuzluk ekonomik ve sosyal sorunların birikimi,toprak kaybı gibi nedenlerden 1730 yılında patlak veren Patrona Halil İsyanı sonucu öldürüldü.
On sekizinci asırda Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından yaptırılan külliye; câmi, medrese, kütüphâne, sıbyan mektebi imâret ve hamamdan meydana gelmiştir. Câminin kubbesi kurşun olduğu için Kurşunlu Câmii olarak da bilinir. Câminin mihrabı mermer işçiliğinin çok güzel örneklerindendir. Minberi çok güzeldir. Müezzin mahfilinin altı, altın yaldızla işlemelidir. Medrese 1961’de Vakıflar Genel Müdürlüğünce tâmir ettirilerek Kütüphâne olarak halka açılmıştır. İmâret kısmı 1949’da müzeye çevrilmiştir. Sibyan mektebinde minyatür, arkeolojik ve etnografik eserler sergilenir. Kütüphâne kısmında çok kıymetli 40.300 eser bulunmaktadır. El yazması olan eserler çok değerlidir.
Hacıbektaş-İ Veli Türbesi
14. yüzyıl’da yaptirilmis olu yeri dergah külliyesi içinde meydanın sağındadır.
Mimari Özellikleri :Türbenin cephesi, yan yana üç kemerli bir eyvandan meydana gelmektedir. Pir Evi'ne ortadaki büyük kemerin altındaki demir parmaklıklı, çift kanatlı kapıdan girilir. Klasik Selçuklu devri türbeleri tipindedir.
Türbenin kapısı mermer işlemeli mihraba benzer kapının önüne Huzuru Pir denilir.Türbede Hacıbektaş’ın üzeri bez işlemeli puşidilerle örtülü yüksek bir sandukası bulunmaktadır. Türbenin kapısında çerçeve yapan bordürlerinden sadece bir kenarındakinde sivri dişli örgülü bordür arasına yerleştirilmiş üç küçük balık figürü bulunmaktadır.Bu güne kadar hiç değinilmemiş bu süslemenin aynısı Sivrihisar’daki Alemşah türbesinin kapısında da aynen ,fakat tek balık olarak bulunmaktadır.
Türbe kapısındaki balıklardan biri bordurün en üstünde diğer ikisi ise en altta yer almaktadır. Bolluk ve bereket sembolü balık figürünün bu türbe kapısında üç tane olarak yer alması figürlerin tezyini karakteri yanında sembolik karekterinin de bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Hacıbektaş Balım Sultan Türbesi
Hacıbektaş Dergahı avlusundadır. Yaptıran :Dulkadiroğullar’ı Beyliği döneminde Şahsuvar Beyin oğlu Ali Bey tarafından 1516 tarihinde yaptırılmıştır.
Mimari Özellikleri:Türbe Anadolu’daki Eyvan tipi türbeler grubuna girer.Girişin önünde camilerdeki son cemaat yerini andıran bir kısım bulunmaktadır. Ortada iki sütuna dayanan ve yanları kapalı , eyvan şeklindeki bu kısmın önünde türbe ile aynı devirden olduğu anlaşılan ve tarikata bağlı kişilerce kutsal sayılan bir ağaç bulunmaktadır.Ortada iki sütuna ve devşirme başlıklara oturan bu revakın orta kemeri daha yüksek ve geniş , yanları daha alçak ve dardır.Köşelerde konsollara oturan sivri kemerler hafif şişkincedir.Türbenin dış mimarisinde sarımtrak kesme taşlarla temiz bir işçilik görülmektedir. Çatı hizasında dışa taşkın bir sıra kesme taştan, kalın bir korniş meydana getirilmiş olup üstede uzun çörtenler bulunmaktadır.Eyvan şeklindeki giriş revakının iki yanı seki şeklinde yükseltilerek buraya mermer sanduka mezarlar konulmuştur.
Revak kapısından girdikten sonra küçük bir ara mekandan geçerek türbeye ulaşılmaktadır.Bu mekana açılan taç kapı şişkin ve derince bir sivri kemerden meydana gelmiştir.
Türbe kare bir alt kaide üstüne yükselen sekizgen gövdeli ve piramidal külahla örtülüdür.Türbe içten kubbe , dışarıdan oldukça dik bir külahla örtülüdür.
Kubbenin altında Balım Sultan’ın sandukası, kıymetli atlas örtüler, şallar, simle süslü bohçalar ve diğer eşyalar bulunmaktadır.
Kubbe içerden madalyon, haç, kalkan kartuşlarla birbirine bağlı rumi, kıvrık dal ve palmetlerle süslüdür.Türbede kripta kısmı yoktur.Balım Sultan türbe içindeki şallarla süslü sandukanın altında yatmak
Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi
Şehir merkezinde ve Hacıbektaş-ı Veli Müzesi’nin 100 m. kadar batısındadır. Sulucakarahöyük’te, 1967-1976 yılları arasında yapılmış olan bilimsel kazılarda ortaya çıkan arkeolojik buluntular sergilenmektedir. Tek höyükten çıkan eserlerin sergilenmesi bakımından önemli bir müzedir. Pazartesi günü dışında hergün açıktır.
Kadıncık Ana Evi
Velayetname’de adı geçen ve Bektaşilik’te önemli sayılan bir kişinin ikamet ettiği evdir. Müze Müdürlüğü’ne başvurulması halinde görevli sağlanarak ziyaret edilebilir.
Bektaş Efendi Türbesi
M.1603 yılında ölmüş olan Bektaş Efendi ile ilgili pek bir bilgi yoktur. Kubbesi ve duvarları kalem işi bezemelerle süslü olan türbe, Selçuklu Kümbet Mimarisi tarzında inşaa edilmiştir.
Çilehane-Deliklitaş
İlçenin 3km. doğusundaki Arafat Dağı’nda bulunan mağaradır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin bu mekanda halvette bulunduğuna inanılır. Ayrıca, bu delikten geçenlerin günahlarından arındığı yönünde bir inanç da vardır. Zemzem çeşmesi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ozanlar Anıtları ile 5.000 kişilik modern amfitiyatro bu tepede bulunmaktadır.
Beştaşlar
İlçenin 5 km kadar kuzeyinde; Çivril Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Jeolojik bakımdan önem taşıyan, beş adet dev boyutlu taş vardır. Taşların efsanesi, Velayetname’de ayrıntılı olarak anlatılır.
Balım Sultan Türbesi
Avlunun sağ tarafında, piramidal külah örtülü ve Selçuklu mimarisi tarzında inşaa edilmiştir. Balım Sultan; Dimetoka’daki Bektaşi Tekkesinde yetişmiş ve daha sonra merkez Tekke’ye gelerek, Bektaşilik’e önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bu nedenle de Bektaşilik’de Pir-i Sani (İkinci Pir) olarak kabul edilir. Balım Sultan sandukasından başka Kalender Şah mezarının da bulunduğu türbe, ölümünden üç yıl sonra M.1519’da; Yavuz Sultan Selim’in komutanlarından Dulkadiroğulları Beyi, Şeyhsuvar Ali Bey tarafından inşaa ettirilmiştir.
Kubbe içi ve duvarları kalem işi bezemelerle süslü olan Orta Methal yani salona girilir. Sağ tarafta; Tekke’nin çekirdeği sayılan ve Dervişler’in zikredip, olgunlaştıkları Çilehane (Kızılcahalvet) denilen hücre yer alır. Üstünde kitabesi bulunan, mütevazi bir kapıdan, Kırklar Meydanı’na geçilir. Tavanı ahşap, duvarları kalem işi bezemelerle süslü olan bu bölümde; muhtemel olarak Hindistan’dan Tekke’ye hediye olarak gelmiş olan ünlü Kırkbudak Şamdanı, Haz. Ali’nin el yazısı Kur’an-ı Kerim’den bir süre, İran Şahı’nın adağı ipekhalı, sancaklar, fincan takımları, Türbe’nin süslemeli orijinal gümüş kapısı, bazı silahlar ve Bektaşi kültürüne ait bazı etnografik eserler sergilenmektedir.
Meydanın doğusunda; Horasan Erleri, batısında; Çelebiler’in mezarları bulunmaktadır. Gökeşik de denilen, mütevazi ve süslemeli mermer kapıdan Huzur-u Pir’e yani Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli Türbesine girilir. Yapı Selçuklu mimarisi geleneğinde inşaa edilmiş olup; kubbe ve duvarları kalemişi bezemelerle süslenmiştir. Yüksek tip sandukası yeşil puşideler ile süslüdür. Türbenin üst kısmı; dıştan sivri külahlı ve kurşun kaplamalıdır. Güvenç Abdal Türbesi’nde ise Güven Abdal, eşi Dünya Güzeli ve hizmetkarlarının sandukaları bulunmaktadır. Türbe kemerli tonozlu örtülü olup, restorasyon ürünü bezemelerle süslüdür
Sulucakarahöyük:
Höyük Hacıbektaş ilçesinin kuzeyinde üzeri çam ağaçlarıyla örtülü bir tepede yeralır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Horasan’dan Sulucakarahöyük’e bir güvercin olarak indiğine ve burada ilk müritleriyle toplantı yaptığına inanılır.
Bu höyük üç tabakalıdır.İlk tabakadan Roma ve Bizans kalıntıları bulunmuş , derine inildikçe ikinci tabaka da Frig ve üçüncü tabakada Hitit kalıntıları elde edilmiştir. Buluntular Hacıbektaş Müzesi’nde sergilenmektedir.
Hacıbektaş Arkeoloji ve Etnografya Müzesi: Hacıbektaş ilçesinde bulunan arkeolojik ve Etnografik eserlerin sergilendiği müzede, iki eser deposu, laboratuar ve kütüphane bulunmaktadır. Sulucakarahöyük kazılarından ele geçen buluntular Eski Tunç, Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Phryg , Roma, Doğu Roma Çağı eserlerinin yanı sıra çeşitli etnografik eserler teşhir edilmektedir.
Aslanlı Çeşme (Hacıbektaş)
Nevşehir ili Hacıbektaş ilçesi, Bâla Mahallesi, Kayseri Caddesi’nde bulunan Hacıbektaşi Veli Dergâhı’nın II. Avlusunun sağ tarafında, Yusuf Bâli Çelebi’nin oğlu Bektaş Çelebi’ye konuk olan Silistre Valisi Malkoç Bâli İbn-i Ali Bey’in 1554 yılında yaptırmış olduğu bir çeşme bulunmaktadır.
Nevsehir Damat Ibrahim Pasa Kulliyesi
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Camii
Sadrazam Damat İbrahim Paşa Nevşehir’de 1726-27 senelerinde Seyit Mustafa’ya yaptirmistir.
88 m boyunda, 44 m eninde dikdörtgen planlı bir avlu ile çevreli olan Camii’ye halk arasında Kurşunlu Camii de denmektedir. Cami’ye üç kapıdan girilir. Ana giriş avlu kapısının kuzeybatısında olup kapı üzerinde Şair Nedim’e ait bir mermer kitabe yeralmaktadır. Güney duvarındaki giriş kapısı ise yolun seviyesinden dolayı yüksekte kaldığından avluya merdivenlerle inilmektedir. 3. kapı ise doğudadır.
Camii giriş kapısı ve mihrap ekseni üzerinde şadırvan yer alır. Şadırvanın örtüsü kagir bir kubbe ve onu çevreleyen iki metre genişliğinde sekizgen, ahşap saçaktan meydana gelmiştir. Bu örtüyü sekizgen kesitli, sekiz adet sütun taşır. Sütunlarından aralarında siyah, beyaz almaşık düzende örülmüş sivri kemerler vardır. Şadırvanın mermer olan su haznesi, oniki planlıdır ve çeşmelerin olduğu yüzeyler, köşelerde sütunlarla birbirinden ayrılmıştır.
Camii sahını 16.80x16x80 m ölçülerinde kare plandan yükselen sekizgene oturmuş kubbeyle örtülmüştür. Kıble aksında 6.00x6.85 bir mihrap önü nişi bulunur. Mihrap önü nişi, sahın zemininden 15 cm yüksektir. Kare planın köşelerindeki pandantiflere yarım kubbeler oturur. Dışta, sekizgenin köşelerinde inşa edilen ağırlık kuleleri ve alemleri Lale Devri’nin özeliklerini karakterize etmektedir. Yine dışta caminin köşelerinde yapıyı daha yüksek gösteren plastırlar bulunur.
Beden duvarları, bölgeye has kesme taşlarla örülmüştür. Bu duvarlarla kubbenin ağırlığını taşıyan altı adet, geniş yivli yarım daire kesitli plastr bulunur. Kubbeye geçiş pandantifler ve tromplarla sağlanmıştır. Trompların baş kemerleri sivridir ve alçıyla mukarnas başlığı olan yarım sütun görünümündeki plastrların üzerinden başlar. Kubbe eteğinde iç dış bükey profillerle elde edilen bir konsol üzerinde galeri yer alır. Yarım küre kesitli kubbenin tepe noktasında kubbe yüzeyinden girinti yapan sekizgen bir göbek bulunur. Göbeğin ortasında mukarnaslı sarkıt vardır.
Caminin giriş kapısı ahşap kanatlıdır. İçte ve dışta sivri kemerli nişler içerisine yerleştirilmiştir. Mermer profillerden oluşan bir çerçeve içindeki bu giriş kapısının yanlarında küçük birer niş bulunur. Son cemaat yeri beş kubbelidir.Üç basamakla çıkılan giriş döşemesinden 30 cm yüksekliktedir. Mermer mukarnaslı başlıkları olan mermer sütunlar üzerine oturmuştur. Sütunlar arasında sivri kemerler bulunur.
Kuzeydoğu köşesinde bulunan minareye son cemaat yerinden basık kemerli bir kapıyla çıkılır. Kaide kısmı beden duvarın üst koduna kadar yükselir. Gövdesi ve şerefesi onaltıgen plana sahip minarenin sivri külahı kurşunla kaplıdır. Şerefesi barok tarzdadır.
Cami dört sıra pencerelerle aydınlatılmış olup üç sırası sivri kemerli ve vitray camlıdır. Camide iç mekanda mihrap, minber, galeride dış mekanda cami portalinde, son cemaat yerinde mermer üzerinde, minare şerefesi altı ve şadırvan kemerlerinde yöreye has taş üzerinde uygulandığı görülür. Mihrap, profillerden meydana gelen dikdörtgen çerçeve içinde üzeri altı sıra mukarnas dizisiyle kapanmış nişten oluşmaktadır. Camide mermer işçiliği ile birlikte Lale Devri bezeme anlayışının en yoğun uygulandığı yer minberdir. Minber merdivenini taşıyan üçgenin alt kısmında dikdörtgen karelerin oluşturduğu yedi çerçeve vardır ve içlerinde kedi gözü bulunmaktadır. Bunlardan minber kapısı tarafında olan iki tanesinin içi oyulmayıp bu boşluğa vazo içerisinde çiçek buketi kompozisyonu yapılmıştır. Çiçek buketi, buğday başağını andıran laleler, yapraklar ve natüralist üslupta çiçeklerden oluşmaktadır. Merdiven boşluklarıyla bu kedi gözlerinin oluşturduğu çerçeveler arasında kalan üçgen yüzeyin ortasında birer gülbezek motifi yerleştirilmiştir.
Mimari Özellikleri:Cami üç giriş kapısı bulunan kademeli bir avlu içerisinde yer alır.Avlunun ortasında Barok döneminin özelliklerini taşıyan bir şadırvanı vardır.Önünde beş kubbeli ve yanları açık bir son cemaat yeri yer alır.Caminin giriş kapısı iki yanında mihrabiyeler bulunan sivri bir niş içindedir. Cami ölçülere rağmen tek kubbeli yalın bir şemaya göre tasarlanmıştır. İç kısmında ana mekanın üzerini 16.70 m. çapında tek bir kubbe örter..Kubbeye geçiş elemanı olarak tromp kullanılmıştır. Tromp kemerleri , duvara bitişik oluklu yarım sütunlara oturur. Bunları dışarıda destekleyen payandaların arkada bulunanların üzerinde kubbeli sekizgen kuleler bulunur. Caminin kuzey tarafında 45 m. yükseklikte bir tek şerefeli bir minaresi yer alır. İç mimaride 18. yüzyıla damgasını vuran Barok Üslubunun kalem işi süslemeleri alır. Caminin yapımında sarı taş mihrap , minber ve sütunlarında beyaz mermer kullanılmıştır.
Yapı topluluğunun camisi kare planlı olup, ibadet mekânı ile mihrap önü arazi konumundan ötürü dayanak duvarları ile sınırlandırılmış bir platform üzerindedir. Caminin giriş kapısı üzerinde dokuz satırlık kitabesi bulunmaktadır.
Kitabe:
Cenâb-ı hazret-i Sultan Ahmet Han Gazi kim
Binâ-yı şevketin mimâr-ı sun’i lemyezel yapdı
İmam-ı müslimin kim cami’-i ahlâk-ı nüsnâdır
Vücûdun feyz-i Mevlâ muktedayı her düvel yapdı
Ne geldi ne gelür evreng-i mülke misli zirâ kim
Anın yaptığı Hayri ne evâhir ne evvel-yapdı
O şâhinşâh-ı dehrin sihr-i hâsı sâdr-ı mümtâzı
Ki Mevlâ hâk-i dergâhından iksi-i emel yapdı
Cenâb-ı âsaf İbrahim Paş kim Hâlil âsa
Yıkılmış diller, çok Kâbeyi müzd-i ‘anel yapdı
Mizâc-ı devleti şûr-ı ‘adu ifsâd itmişken
İdüb ıslâh-ı zatü’l-beyn bîceng û cedel yapdı
İdüp ‘atf-ı ‘inân vadî-i hayre tûsen-i tab’ı
Ne hâk üzre kadem basdıysa bir râ’nâ mahal yapdı
Hususan matla’-ı hurşid-i zatı olduğu belde
Ki ihyâ idüp anı Nevşehir kıldı güzel yapdı
Becâ-yı senk-i zire sîm û zer dökdü esasında
Bu dilcû cami’-i nittiyse itdi mahasal yapdı
Hele billâhi ol sadr-ı mu’allâ kadr-i cûd âyin
İlâ yevmi’l-kıyâme fahre lâyık bir mahal yapdı
Zebân hame-i Vehbî bilüb tavsifde ‘aczin
Ne söz yapdı ise musaddâk mâ-kall ûdel yapdı
Hemşire hânmân-ı devletin ma’mur ide Mevlâ
Ki böyle bir ibâdetgâh-ı Rabb-ı lemyezel yapdı
Duâ itmek gerekdir beş vakitte okunup târih
Bu beytullâhı İbrahim Paşa bî-bedel yapdı
Harrahu el-‘abbu’l-müznib el-fâkir Veliyûddin gafire lehu.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Çeşmeleri
Bir kısmı Damat İbrahim Paşa tarafından külliyeye bağlı olarak yaptırılanlardan başka, şehrin farklı kesimlerinde de sokak çeşmeleri karşımıza çıkar. Bir cami avlusunun güney duvarı üzerinde, diğeri Sıbyan Mektebi avlusu köşesindeki istinat duvarı üzerinde yer alan külliye çeşmeleri ve semt çeşmeleri genel olarak üzerinde yer aldıkları duvar yüzeyinden dışarıya doğru hafifçe taşkınlık yapan dikdörtgen kütleler halindedir.Tahta Mahalle Benli sokaktaki Orduoğlu çeşmesi, antik yapıları hatırlatan basık üçgen alınlıklı ve profil çerçeveli, düzgün kesme taştan bir yapıdır. İki yanda konsol şeklindeki çıkmalarla ortada yer alan yalak kısmı oldukça sadedir. H. 1139-1726 tarihli kitabesinden Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Tavukçu, Bekoloğlu ve Çekiç çeşmeleri düzgün kesme taştan sivri kemer nişli bir düzen içinde yapılmış eserler olarak yine Damat İbrahim Paşa'nın adını ve 1726-27 tarihlerini veren kitabeleriyle dikkati çeker. Bugünkü kalıntılara göre Nevşehir'de meydan gelen çeşmesi tipinde örneğe rastlanmamıştır.
Cami avlusunun güney duvarı üzerinde ve sıbyan mektebi avlusunun köşesindeki istinad duvarı üzerinde olan iki çeşme bulunmaktadır.
Cami Avlu Duvarında Bulunan Çeşme:
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nin avlu duvarındaki çeşme silmeler ve bezemelerle dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmış, derinliği az, sivri kemerli bir niş içerisindedir. Kesme taştan yapılmış olan çeşmenin kemeri üzerinde h.1139 (1726) tarihli Şair Vehbi’nin yazdığı kitabesi bulunmaktadır.
Cami avlusunun güney duvarındaki çeşme bezeme bantlarıyla ve silmeleriyle dikdörtgen bir çerçeve içindeki derinliği az, sivri kemerli bir niş içindedir. Su deposu, cami avlusu içerisinde yer alır. İstinad duvarındaki çeşmenin üst kısmında profilli bir saçak vardır. Vehbi tarafından yazılan kitabesi kemer üzerindedir.
Kitabenin mealen anlamı:
Osmanlıların seçilmiş padişahlarının yüzünün suyu
Güzel huyun kaynağı, cömertliğin ve iyiliğin akan çeşmesi
Alemin övüncünün adaşı, Hüsrev Dârâ hizmetçisi
Acem topraklarının fatihi Erdebil-i açan
Yani Sultan Ahmet Gazi ki âlemde ona
Varsa bir adli ve benzeri onun gölgesi ve sembolüdür.
Cihan hükümdar o şahlar şahının mutlak vekili
Seçkin mevkiinin özel akrabası eşsiz vezir
Yani iyi huylu İbrahim Paşa ki
Cömertliğine nispet olur ürün çok az şey sayılır
Zamanı nimet ve iyilik sofrasını seyretti
Adaşı Halil üslubunca aynı olduğunu gösterdi
Asıl toprağı olan bu beldeyi şen kıldı
Çok temiz ve benzersiz bir Nevşehir yaptı
Allah yoluna ayrıca bu çeşmeyi yaptırdı
Hazineden para akıttı, çok susuzu suya kandırdı
İçenler saf suyunu çeşmeyi pek beğendi
Selsebil denilen gözdür hakkında söylenen doğrudur
Bak mermerinde olan altın suyundan olan oluğa
Suyunu altın şerbet ile eş tutsam çok mu olur
Vâkıfının çabasını İskender’e tercih etsem
Ey Vehbi yeter bu gönül çeken çeşme iddiama kanıttır
Suyu geldiğinde içenler tarihini dediler
İbrahim paşa zemzemi zamana parasız akıttı 1139 (1726).
Sıbyan Mektebi Altındaki Çeşme
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın 1726 yılında yaptırmış olduğu sıbyan mektebinin avlu dayanak duvarı ile külliyeyi çevreleyen dayanak duvarlarının birleştiği köşededir. Bu çeşmenin de üst kısmında profilli bir saçak vardır. İnce bir profille dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış sivri kemerli, derinliği az bir niş içerisindeki çeşmenin kitabesi kemer üzerine yerleştirilmiştir. Çeşmenin yanında, sıbyan mektebi avlu dayanak duvarı üzerinde iki ayrı niş dikkati çekmektedir. Bu nişler içerisinde de hayvanların su içmesi için birer yalak taşı bulunmaktadır.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Hamamı
Osmanlı Devleti zamaninda 1726 yolinda Damat İbrahim Paşa tarafindan yaptırilmistir.
Mimari Özellikleri:Hamam üç ana bölümden oluşur. Birinci bölüm ortasında fıskiyesi bulunan soyunmalık kısmı üzeri bir kubbeyle örtülüdür.İkinci bölümü soğukluk kısmı oluşturur. Soğukluğun ortası kubbeli iki yanında tonozlu ince uzun bir planı vardır.Üçüncü bölümde ise sıcaklık yer alır. Sıcaklık bölümünün üzeri kubbeyle örtülü olup batısındasu deposu ve külhanı vardır. Yapıda malzeme olarak kesme taş kullanılmıştır.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Medresesi
Damat İbrahim Paşa 1726 yilinda Nevsehir’de yaptirmistir.
Mimari Özellikleri :Medrese dikdörtgen planlıdır.Avlu kubbeli revaklarla çevrilidir.Yapının kuzey köşesinde dershane kısmı yer alır. Üzeri 8 metre çapında bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş elemanı olarak pandantif kullanılmıştır.Kubbe içi kalem işleriyle süslüdür.Bu kalem işi süslemelerde Barok dönemin etkileri açıkça görülür.Medresenin içinde ocak ve dolap nişleri olan 17 öğrenci hücresi vardır.Düzgün kesme taşlardan yapılan yapının üzerinde bir mermer kitabesi yer alır.
Çeşme renkli kesme taşlardan yapılmış olup, üç kurnası vardır. Çeşmenin suyu Çilehane Tepesi eteklerindeki bir kaynaktan gelmektedir. Çeşmenin alınlığına da h.1270 tarihli bir kitabe açılmış bir kitap sayfası görünümünde yerleştirilmiştir. Bu çeşmeye Mısır Prenseslerinden Kara Fatma Sultan 1853 tarihinde Mısır’dan mermer bir aslan heykeli göndermiş ve bu yüzden de çeşmeye Aslanlı Çeşme ismi verilmiştir. Çeşmenin suyu üç borudan sürekli akmakta olup, bu gözlerden biri aslanın ağzındadır.
Çeşmenin nişi dışarıya çıkıntılı, silmeli kaideler üzerine oturtulmuştur. Niş içerisinde çeşme lülesi ile nişi sınırlayan payeler arasına zeminden daha aşağıda yalak taşı yerleştirilmiştir.
Üçler (Feyzi Baba) Çeşmesi (Hacıbektaş)
Nevşehir ili Hacıbektaş ilçesi, Bâla Mahallesi, Kayseri Caddesi’nde bulunan Hacıbektaşi Veli Dergâhı’nın I. Avlusunun doğusunda, dergâha girişin de sağında bulunan çeşmeyi, Postnişin Feyzullah Dedebaba zamanında, Sadrazam Halil Paşa’nın eşi Fatma Nuriye Hanım yaptırmıştır.
Bu çeşmenin etrafı renkli taşlarla bezenmiş, üzerine de Arapça bir kitabe yerleştirilmiş ve üzerine de Mühr-ü Süleyman motifi eklenmiştir. Çeşmenin nişi dışarıya çıkıntılı, silmeli kaideler üzerine oturtulmuştur. Niş içerisinde çeşme lülesi ile nişi
Ucler Cesmesi
Hoca Fakih Çeşmesi (Hacıbektaş)
Nevşehir ili Hacıbektaş ilçesinde Cuma Camisi’nin ön tarafında Hoca Fakih Çeşmesi bulunmaktadır. Çeşmenin iki ayrı kitabesi vardır. Bunlardan en eski kitabeye göre Şeyh Abdüllatif tarafından 1782 yılında yaptırıldığı yazılıdır. Daha sonra Rıza isimli bir kişi tarafından da 1843 yılında onarılmıştır. Yeni yazılan kitabede eski kitabe tekrarlanmış ve sonra da 1907 yılında halk tarafından onarıldığı yazılmıştır. Çeşmenin son onarımı da Hacıbektaş Derneği tarafından yapılmıştır.
Çeşme kesme taştan yuvarlak bir niş halinde, üzeri kırma çatılıdır. Çeşmenin yuvarlak nişi içerisinde ayna taşı ve dışarıya doğru taşkın uzun bir yalağı bulunmaktadır. Çeşme günümüzde iyi bir durumdadır.
Savat Pınarı Çeşmesi (Hacıbektaş)
Nevşehir ili Hacıbektaş ilçesi Savat Mahallesi’nde Karahöyük yolu üzerinde bulunan çeşmenin kitabesinden 1803 yılında yapıldığı ve 1895 yılında da onarıldığı öğrenilmektedir.
Çeşme kesme taştan yapılmış, hafif sivri kemerli bir niş şeklinde olup, üzeri taştan kırma bir çatı ile örtülmüştür. Çeşme nişi içerisinde kitabe ve bronz oluklu musluğu bulunmaktadır. Yalak kısmı iki yönden dışarıya doğru uzantılı olup, böylece hayvanların su içmesi sağlanmıştır.
Akpınar Çeşmesi (Hacıbektaş)
Nevşehir Hacıbektaş ilçesi, Katahöyük’ün eteğinde Kadıncık Ana Evi’nin altında bulunmaktadır. Çeşmenin yapım tarihini belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Yalnızca 1725 tarihinde onarıldığını gösteren bir kitabe bulunmaktadır.
Çeşme kesme taştan yuvarlak kemerli olarak yapılmış, üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Kitabe ve su lülesi çeşme nişinin içerisindedir. Günümüze iyi bir durumda gelmiştir.
Nar Kasabası
Nar Halil Paşa Camii
Cami 1728 yılında yaptırılmış bir Osmanlı eseridir. 280 yıl önce Harem Kahyası Hacı Osman Ağa tarafından tamir edilmiştir. Cami iki bölümden meydana gelir. Birinci bölüm kubbelerle örtülü ikinci bölüm ise tonozla örtülüdür.Duvarları zeminden yarım metreye yüksekliğe kadar tahta ile kaplanmış olup diğer kısımları beyaz sıvalı ve badanalıdır.
Fazla derinliği olmayan yarısı mukarnaslı bir mihrabı vardır. Mihrabın sağ tarafında bulunan minber orijinal olmayıp ,ahşap ve çok sadedir. Mihrabın sağında ve solunda pencerelere yer verilmiştir. Camiye doğudan bir çerçeve içine alınmış basık kemerli bir kapıdan girilmektedir.Caminin yapımında Nevşehir yöresine ait kesme taş kullanılmıştır Caminin beden duvarları üzerine oturan iki kubbe mevcuttur.
Son dönem Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan 35 metre yüksekliğinde bir minaresi vardır. Caminin iç mekanında süslemeye rastlanılmaz. İç mekanda yapılan sıvalar yüzünden tarihi ve estetik değeri kaybolmuştur.
Nar Kiliseleri
Kasabadaki mevcut kiliseler tespit edilmiştir.Bu kiliseler bakımsızlık nedeniyle sel sularının getirdiği toprak ve çamurla dolmuştur. Önce bu kiliselerin itinalı bir şekilde boşaltılması sağlanmış. 1988 yılında Nar Belediyesi önderliğinde, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nün katkılarıyla büyük oranda yolların asfaltlama işi yapılmıştır.Nar’ın kuzeyinde Ören, Acekse,Akça kilise denen mevkilerde ve kasabanın içinde ki eski evlerin içinde kiliseler vardır. Ören ve Akça kiliseleri tahribata uğramasına rağmen Göreme ve Zelvedeki kiliseler kadar bozulmamıştır.Kiliselerin içindeki freskler Hıristiyanlıkla ilgili konuları içermektedir. Bizans dönemine ait olan bu kiliseler burada yaşayan insanların hem ibadet mekanları olarak hem de kilise içindeki resimlerle okuma yazma bilmeyen halka dini bilgileri öğretmek için yapılmıştır. Nar kasabasındaki kiliselerde iki ayrı boyama tekniği kullanılmştır.
1-Alçı ve sıva kullanmadan doğrudankaya üzerine kırmızı aşı boya ile yapılan boyama tekniği. Bu teknikte ana kaya fon olarak kullanılmıştır.
2-Alçı, kum ve saman karışımının ana kaya üzerine sıvanarak fresk tekniğinde yapılan boyama tekniği.
Nar kasabası içindeki muhtelif kiliseler arasında Mustafa KAYACI’nın evindeki kilise görülmeye değer niteliktediR. Süslemelerde canlı renkler kullanılmıştır.Nar kasabası cami, mescitleri,kiliseleri ve doğa harikası ile insanda hayranlık ve şaşkınlık uyandıracak bir tarihi dokuya sahiptir.Son yıllarda ilgi çeken bir yer olmuştur.
Kaymaklı (Eneği):
İl merkezinin 20 km güneyinde yer alan yeraltı şehrinin bulunduğu bir beldedir. Düşman saldırıları sırasında korunmak maksadıyla yapılan sığınaklardır. Karışık dehlizlerle 4 kat aşağıya inilir.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Tarihi: Yeraltı şehrinin ilk defa ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir.Bölgede yaşayan her uygarlık tarafından kullanılmış olması, yeni mekanlar eklenerek genişletilmesi gibi nedenlerle bu şehrin tarihlendirilmesi imkansızdır.İlk katların en eski yerleşimler olduğu düşünülmektedir.Muhtemelen bu yer altı şehirlerinin
temelleri Hititler tarafından atılmıştır.
Mimari Özellikleri :Arap saldırılarına karşı korunmak ve Hıristiyanlığın özgürce yayılamadığı, halkın ibadetini özgürce yapamadığı çağlarda bölge halkı baskılardan kurtulmak için yeraltındaki kayaları oyum oyum oyarak ortaya çıkardıkları gizemli yerleşim merkezleridir. Bölge halkı tarlalarda elde ettiği buğdayı ve bağda ürettiği üzümü aynı yerde saklıyor, hayvanını da bu yeraltına indirebiliyordu.Yerin derinliklerine doğru kat kat inen sığınak olarak yapılmıştır.
Karışık tünellerle 4 kat aşağısına kadar inilebilmektedir. 5. 8. katlar açık değildir. Tünellerle yatak odalarına, mutfaklara, şarap depolarına, dolaplara ve tapınaklara gidilebilmektedir. Tüneller ve katlar arası değirmen taşları ile kapatılarak şehrin dış dünya ile ilgisi kesilebilmektedir. Bütün şehrin havalandırılması büyük bir baca ile yapılmaktadır. Sekiz katlı yeraltı şehrinin ilk katı Hititler tarafından yapılmış, diğer katları ise Arap- Pers saldırılarında Roma ve Bizanslıl tarafından genişletilmiştir. İki kilometre den fazla bir alana yayılmaktadır.1964 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri, 'Kaymaklı Kalesi'de denilen yerin altında bulunmaktadır. Antik adı 'Enegüp' olan Kaymaklı köyünde halk, evlerini yeraltı şehrinin yüze yakın tünelinin etrafına yapmıştır. Yöre halkı halen avlulara açılan bu tünellerden geçerek yeraltı şehirlerinin uygun mekanlarını kiler, depo, ahır olarak kullanmaktadır. Kaymaklı yeraltı şehri Derinkuyu Yeraltı Şehri'nden gerek plan, gerekse kuruluş yönünden farklıdır.Pasajlar dar, alçak ve eğimlidir. Halen 4 katı açığa çıkarılmış, mekanlar daha çok havalandırma bacalarının etrafında toplanmıştır.Yeraltı şehrinin 1. katında ahır yeralmaktadır. Bu mekanın küçüklüğü yeraltı şehrinin henüz temizlenmeyen alanlarında da ahırların varolması gerektiğini gösterir. Ahırın solundaki sürgü taşlı bir geçit vasıtasıyla kiliseye geçilir Bu koridorun sağ tarafında günlük yaşam yeri olarak oyulmuş odalar bulunmaktadır.2. kattaki kilise tek nefli 2 apsislidir. Apsislerin önünde vaftiz taşı, kenarlarda ise oturmaya yarayan platformlar yer alır. Bu kattaki mezarlık alanının kilisenin hemen yanında olması dini özellikleri olan kişilere ait olduğu fikrini güçlendirir. Bu katta ayrıca oturma mekanları da mevcuttur.Yeraltı şehrinin en önemli mekanları 3. kattadır. Bu miktarda erzak depoları, şırahaneler ve mutfakların bulunduğu bu kattaki çok çukurlu andezit taş oldukça ilginçtir.
Ortahisar
Ortahisar Kalesi
Ürgüp-Nevşehir yolunun güneyinde bulunmaktadır. Ne zaman yaildigi bilinmemektedir.
Mimari Özellikleri :Yerleşimin ortasında kayalardan oyma evlerle çevrelenen doğal bir kale bulunmaktadır. Ortahisar'ın en önemli özelliği, bünyesindeki yeraltı kentleridir. Kolayca şekillendirilebilen bir kaya yapısına sahip olan kalede yerin altına oyulmuş doğal soğuk hava depoları da bulunmakta olup, bu depolarda günümüzde narenciye saklanmaktadır. Bizanslılar döneminden kalmadır.Doğal bir yükseltisi olan bu kale oyularak hem stratejik amaçla hem deyerleşim amacıyla kullanılmıştır.Kale eteklerinde yörenin sivil mimari örnekleri bukunmaktadır.
Medrese
Camiiyle aynı platform üzerinde Cami-i Kebir Caddesi’nin batısında bulunan medrese bugün Damat İbrahim Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Dikdörtgen planlı olan medresenin revaklı bir avlusu, bu avlunun etrafında dizilmiş onyedi medrese odası, bir baş odası vardır.
Medrese giriş kapısı, dikdörtgen bir çerçeve içinde, taşları geçmeli olarak örülmüş, basık kemerli bir kapıdır. Üzeri kurşun kaplı bir saçakla korunan kapının üzerinde, dikdörtgen çerçeveyle kemer arasında Seyyit Vehbi’ye ait 1139 tarihli kitabe yer alır. 7.50x7.50 m ölçülerindeki baş odanın giriş kapısı güney cephesindedir ve medresenin giriş revağına açılır. Üzerinde Nedim’e ait bir kitabe yer alır.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Hanı
Nevşehir 1726 senesinde Damat İbrahim Paşa tarafindan Seyit Mustafa’ya yaptirilmistir.
Mimari Özellikleri: Beylik hanı olarak bilinen yapı cami avlusunun alt kısmında yer alır. Kısmen kayaların oyulmasıyla yapılmıştır. Yapının dört kemerli bir cephesi vardır. Arkada dikdörtgen şeklinde penceresiz bir oda ve bu odanın doğusunda uzunluk karanlık bir koridor bulunur. Bu koridordan kayaların oyulmasıyla elde edilmiş olan mekana geçilir.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa İmareti
Damat İbrahim Paşa trafindan:Mimarbaşı Mehmet Ağa’ya yaptirilmistir.
Mimari Özellikleri :Yoksul insanlara yemek dağıtmak amacıyla yapılmış bir yapıdır. Yapı üç salondan meydana gelmektedir.Bu salonların üzeri kubbeyle örtülüdür.Medreseyle Sıbyan Mektebi arasında yer alan İmaret, bir mutfak, iki oda, tuvaletler ve kayaya oyulmuş bir depodan oluşur. Bir avluya açılan bu yapılar külliyenin diğer yapıları gibi kesme taş örgü tekniğinde inşa edilmiştir. İmarete giriş, geniş bir ahşap sundurma ile örtülmüş basık kemerli bir kapıdır. Kemer üzerindeki dikdörtgen kitabe şair Vehbi'ye yazdırılmış olup M. 1139-1726 tarihi verilmektedir. Büyük iç metanı örten kubbe tepe noktasında çokgen planlı bir baca ile tekrar yükseltilmiş ve bu bacanın üzeri küçük bir dilimli kubbeyle örtülmüştür. Bu mekâna bitişik diğer odalar, tonozlarla örtülü yemekhanelerdir.
İmaret bugün aşevi olarak kullanılmaktadır. Cami-i Kebir Caddesi’nin batısındaki yapı grubunda, sıbyan mektebi ile medrese arasında yer alır. İki oda, bir mutfak, tuvaletler,kayaya oyulmuş depodan meydana gelir. Mutfak kare planlıdır, istinad duvarına güneybatı köşesinden birleşiktir. Arada kalan üçgen alanın yarısı depo, yarısı da mutfağın ocağı olarak kullanılmaktadır. Mutfağın kubbesine geçiş pandantiflerle sağlanır. Kubbenin tepesinde ise sekizgen bir aydınlık feneri bulunur.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Beylikhanı
Nevsehir’de Câmi-i Kebir mahallesindedir. 1726’da Dâmâd İbrâhim Paşa yaptırmıştır. Yapıdan günümüze sâdece hayvanlara âit bölümü ulaşabilmiştir.
Eski eserler: Tabiî güzellikleri yanında târihî eserleri de meşhurdur. Bu bölgede Göreme Kaya Kiliselerinin sayısı 365’dir. Erozyon (aşınma) yolu ile meydana gelen peri bacası denilen kayaların içine oyularak yapılmıştır. On ve on üçüncü asırlar arasında Hıristiyan keşişler ve halk burada yaşamışlardır. Duvarları fresklerle dolu olan Tukalı Kilise ile Elmalı,Karanlık Çarıklı, Yılanlı, Saklı, Thedor ve St. Barbara kiliseleri en meşhurlarıdır.
Nevşehir Damat İbrahim Paşa Kara Câmii
Sadrâzam Dâmâd İbrâhim Paşa tarafından 1715’te yaptırılmıştır. Kesme taştan sâde bir yapıdır. Minâresi 19. asırda yaptırılmış olup tek şerefelidir.
Mimari Özellikleri: Halk arasında Tahta Camii olarak bilinen yapı kare planlı ve tek kubbelidir. Camide yapı malzemesi olarak kesme taş kullanılmıştır. Süslemeye yer verilmemiştir.
Kaya Cami
Nevşehir’de 1718 tarihinde Damat İbrahim Paşa tarafindan yaptirilmistir.
Mimari Özellikleri :Kare planlı ve tek kubbeli bir yapıdır.Önünde üç bölümlü ve yanları açık bir son cemaat yeri vardır. Barok dönemi özelliklerini taşıyan tek şerefeli bir yapisi vardir.
Hasan Dede Türbesi
Nevşehir’de 18.yüzyılda yapilmistir
Mimari Özellikleri: Osmanlılar devrinden kalma, tek kubbeli küçük bir türbedir. Türbeye küçük bir kapı ile girilir. Türbede yapım malzemesi olarak düzgün kesme taş kullanılmıştır. İç mekanın aydınlık olması için mazgal pencerelere yer verilmiştir. Son yıllarda restore edilerek çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Sıbyan Mektebi
İmaretin güneyinde, bir kayanın üzerine inşa edilmiş olan sıbyan mektebi ve avlusu, diğer yapılardan daha yüksek bir kottadır.Dikdörtgen planlı bir dershane ve dershanenin güneyinde iki üniteli revaktan oluşan bir plan şeması vardır. Üçgen bir arsa üzerindeki sıbyan mektebinin batı ve güneyinde üçgen birer avlu bulunur. Batıdaki küçük avluda, imarete geçişi sağlayan merdivenler bulunur. Cami-i Kebir Caddesi’ndeki giriş kapısından güneydeki avluya çıkılır. Tek sütun ve üç yandan duvarlarla taşınan revağın kubbe olan örtüsüne pandantiflerle geçilir. Revağın sokak cephesinde bir penrere bulunur. Dershanenin ise ikisi sokağa, ikisi imaret avlusuna, biri revağa açılan beş penceresi vardır. Örtüsü aynalı tonozdur.
Hamam
Külliye’nin kuzeyinde, Cami-i Kebir Caddesi’yle Belediye Caddesi’ni birleştiren yokuş üzerinde kervansarayın karşısında yer alır. Hamamın soğukluk kısmı, beşik tonozla örtülü giriş eyvanı, yanlarda basık beşik tonoz örtülü birer oda, bunların açıldığı kare bir mekandan oluşur. Kubbe örtülü kare mekanın kubbesine geçiş, tromplar ve aralarındaki pandantiflerle sağlanır. Kubbe tepesinde sekizgen planlı aydınlatma feneri bulunur. Güneybatı ve güneydoğu duvarları boyunca taştan yapılmış bir sedir kuşatır. Ortasında sekizgen planlı fıskiyeli mermer havuz vardır.
Kervansaray
Bugünkü Belediye Caddesi’nden girilen kervansaray, cami avlusu altında yer alır. İki kısımdan oluşan kervansarayın beşik tonozlarla örtülü birinci kısmına giriş dört aksın içi boş bırakılarak sağlanmıştır. Bu mekanın batısında penceresiz dikdörtgen bir oda onun doğusunda uzun karanlık bir dehliz yer alır. Dehliz kaya içine oyulmuş,ortasında ayaklar bulunan büyük bir hacme geçit verir. Bugün kervansarayın dört açıklığından üçünün önü kısmen örülmüş, bir açıklık ile ikinci kısmın girişine demir parmaklıklı kapı takılmıştır. İkinci kısım birinci kısımdan daha alçaktır.
Kapadokya Tarihi Mekanlar, Muzeler
MÜZELER :
Nevşehir Müzesi Tel : (384) 213 14 47 Faks: (384) 212 43 38
Hacıbektaş Müzesi Adres: Nevşehir Cad. Hacıbektaş - Nevşehir Tel: (384) 441 30 22
Ürgüp Müzesi Adres: Kayseri Cad. No: 39 Ürgüp - Nevşehir Tel: (384) 341 40 82
ÖRENYERLERi :
Ortahiar Kalesi
Ortahisar Kiliseleri
1- Harım Kilise: Bazilika tipli kiliselerdendir.
2-Kepez Kiliseleri: Kayalara oyulmuş şapellerden oluşur.
3-Balkan Deresi Kiliseleri:Dört kilise ve küçük bir şapelden oluşur.
4-Hallaç Deresi Manastırı: 13. yüzyıla ait bazilika tipindedir. Dışarıya tünellerle bağlantı sağlanan manastır zengin freskler ve rölyeflerle süslenmiştir. Ancak bugün süslemelerin çok azı sağlamdır.
5-Üzümlü Kilise: Ortahisar’ın batısında Kızılçukur Vadisi’nin girişindedir. Kilise peribacası,keşişlerin yaşadığı manastır komleksi gibi oyulmaktadır. Kilise peribacasının alt kısmında yer alır. Üst kısımda ise tavanda kabartma haç yer alır. 9.yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Uçhisar
Üçhisar Kalesi
Nevsehir il merkezinin 8 km doğusunda kalesiyle dikkati çeken bir dinlenme ve eglence merkezidir. 40 m yükseklikteki kale, çevrenin ve Göreme Vâdisinin seyredildiği bir yerdir.
Hacı Ali Camii
Uçhisar kasabasında yer alan camii Osmanlı dönemine ait olup 18.yüzyılda yapılmıştır.Kare planlı ve kesme taştan yapılmıştır.Caminin iç mimarisinde süslemeye yer verilmemiştir. Duvarları zeminden yarım metreye yüksekliğe kadar tahta ile kaplanmış olup diğer kısımları beyaz sıvalı ve badanalıdır.
Fazla derinliği olmayan yarısı mukarnaslı bir mihrabı vardır. Mihrabın sağ tarafında bulunan minber orijinal olmayıp ,çok sadedir. Mihrabın sağında ve solunda pencerelere yer verilmiştir. Camiye bir çerçeve içine alınmış basık kemerli bir kapıdan girilmektedir.Son cemaat yerinin sağ köşesinden yükselen minare şişkin pabuç kısmı, şerefe altındaki akantus konsollu destekleri ve boğumlu külahı ile 18.yüzyıl son dönem Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan bir minaresi vardır.
Ürgüp
Hızır Bey Türbesi
Ürgüp’ün 20 km. güneyinde bulunan Damsa köyünde yer alır. Üzerlerindeki yazılarda Taşkın Paşa'nın oğlu olduğunu söyleyen Tahüriddin Bey'in oğullarının isimleri yazılıdır. İlyas, Hızır ve Hasan isimli kişiler, gerçekten Taşkın Paşa'nın torunları ise türbenin 1350'den hemen sonraki bir tarihte yapılmış olması gerekmektedir.
Mimari Özellikleri :Caminin kuzeyinde ve avlu köşesinde yer alan kümbet kitabesiz olup, Hızır Bey'e ait olduğu söylenir. Yapı, altı köşede desteklere oturan açık mezar anıtı şeklinde planlanmıştır. Kemerlere dışa açılan kütle piramidal bir taş külahla son bulur. Düz bir kaide üzerinde yükseltilen yapı, kemer sütunceleri üzengi taşlarındaki mukarnaslar ve aynalı kabara süslemeleriyle dönemi içinde az rastlanan bir örnektir. Cenazelik kısmına, güneydeki merdivenin ayaklarındaki bir kapıdan girilmektedir. Pandantifli kubbenin altında üç adet mermer sanduka bulunmaktadır
Ürgüp Kılıçaslan Türbesi
Ürgüp -Temenni Tepesi’nde yer alır. Tarihi : 1268 Yaptıran : Vecihi Paşa
Mimari Özellikleri :Selçuklu devrine ait olan türbe kesme taştan ,kare planlı , tek kubbeli bir yapıdır . türbede Selçuklu sultanı Rükneddin Kılıçaslan’ın yattığı sanılmaktadır.Türbenin yapımında kesme taş kullanılmıştır Yapının beden duvarları üzerine oturan bir kubbe mevcuttur.
Ürgüp Taşkınpaşa Medresesi
Ürgüp’ün 20 km. güneyindeki Damsa köyündedir Taşkın Paşa tarafindan yaptirilmistir.
Taçkapıdaki kitabe yeri boş olmakla birlikte, 1350 tarihli bir vakfiyede adı geçen eser, bu tarihten önce yapılmış olmalıdır.
Yaptıranin
Mimari Özellikleri:Giriş kapısı,mihrabı,kapı ve pencereleri düzgün kesme taşlardan ,duvarları ise moloz taşlarla örtülüdür.Medrese iki katlıdır.Kitabesi kayıptır. Basık kemerli girişin hemen sağında medresenin mescidi bulunur. Dikdörtgen planlı ve üzeri açık avlunun etrafında birbirinden bağımsız mekanlar yer alır.
Karaman devri taş işçiliğinin seçkin örneklerini veren bu yapılar topluluğunun en tanınmış eseri, taçkapısı, oldukça iyi durumda günümüze ulaşabilmiş olan Taşkın Paşa Sarayı'dır. Uzun zaman bir medrese olarak tanımlanan yapı, Damsa'ya giriş yol üstünde ve camiye 3 km mesafede bulunmaktadır.Cephe duvarlarında dışa doğru çıkıntı yapan bu kütle yoğun bir taş dekorasyonla işlenmiştir. Çerçeve bordürlerinde geometrik kompozisyonların ağır bastığı süslemeler, birçok yönden XIII. yüzyıl Selçuklu taş işçiliğini hatırlatır.
Sivri kemerli cephede sütunceler geçmeli kilit taşlarıyla bir basık kemer ve bütün unsurlar bitki süslemelerinin de katıldığı sıkışık bir dekorasyon programı sergiler. Düz atkılı açıklıklar halindeki geniş pencerelerin yer aldığı büyük duvarlar kısmen ayaktadır. Girişin sağındaki mekânda yer alan bir mihrap, bu bölümün mescit olarak kullanıldığını gösteriyor. Mukarnaslı kavsara dışında mihrap süslemeleri taçkapı süslemeleriyle aynı üsluptadır.
Yapının plan şeması ve mekânlarının yerleştirilme biçimi, simetri ekseni kuzey-güney doğrultusunda uzanan bir medrese planını hatırlatır. Buna göre taçkapının batı cepheye inşa edilmiş olması şaşırtıcıdır. Duvar izlerine göre tamamlanan plana göre orta mekân hariç, yapının bütün hacimlerinin tonozlarla örtülü olduğu düşünülebilir.
Taşkın Paşa Türbesi
Ürgüp’ün 20 km. güneyinde bulunan Damsa köyünde yer alır. Karamanoğulları zamânında yapılmış olan külliye câmi, sekizgen kümbet, altıgen kümbet ve medreseden meydana gelmektedir. Kitabesi mevcut olmayan bu mezar anıtını 1342'ye tarihleyip Taşkın Paşa'ya bağlayanlar vardır. Süsleme karakteri ve yoğun işçilik nedeniyle yapı XIV. yüzyıla tarihlendirilir. Orjinal minber ve mihrabı Ankara Etnoğrafya Müzesindedir. Medrese, câmiye 3 km uzaklıktadır. Araştırmalar, medresenin daha önceleri saray olarak kullanıldığını ortaya koymuştur.
Mimari Özellikler: Büyük caminin doğu tarafında yer alan oldukça gösterişli bir kümbet, Selçuklu geleneğini devam ettiren biçimiyle dikkati çeker.. Düzgün kesme taş örgülü yapı kare bir alt yapı halinde yükselirken gövde kısmı köşelerde pahlanarak sekizgen bir kütleye dönüştürülür. Prizmatik bir külahla tamamlanan yapının giriş cephesi süslemeli bir taş kapı halinde düzenlenmiştir. Geometrik bordürlerle çerçevelenen yüzey, bir sivri kemerle niş şeklinde derinleştirilir. Monolit basık kemer taşı sekiz kollu yıldızlarla bir geometrik kompozisyon sergiler. Toprak seviyesinin altındaki Cenazelik kısmı kayalara oyularak elde edilmiş bir mekân halindedir.
Ürgüp Taşkın Paşa Camii
Ürgüp’ün 20 km. güneyinde bulunan Damsa köyünde yer alır.
Tarihi : Taçkapının üst pervazındaki kitabenin eksik olması nedeniyle tarihlendirilememektedir. Mimari özelliklerine bakarak 14. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.,
Yaptıran: İkinci Kılıç Arslan’ın oğlu Taşkın Paşa
Mimari Özellikleri : Bir avlu içinde yer alan cami, beyaz badana ile boyanması nedeniyle çirkinleştirilmiştir.Taç kapının süslemeleri, mukarnas korniş ve geometrik süslemeli enli bantla çerçevelenmiştir. Sütunce, yan yüzler ve basık kemeri taşıyan pervazdaki taş süslemeler XIII. yüzyıl sonlarında ve Karaman yapılarında görülen örneklerle yakınlık içindedir. Sivrkemerin altındaki pencereye sonradan parmaklık eklenmiştir. Bunun altındaki kitabe geç devirlerde yazılmıştır. Zengin profilli kilit taşlarıyla basık bir kemer altından geçilerek iç mekâna ulaşılır.
Altı destekle ayrılan iç mekânda orta sahın beşik tonoz, yanlar düz toprak damlıdır. Orta kesimdeki tonoz düzgün kesme taş örgülü olup, sütun başlıkları devşirmedir. Mihrap önündeki kubbe prizmatik üçgen pandantiflere oturtulmuştur. Son cemaat yerinin batı köşesinden yükselen minare değişik yapısıyla dikkati çeker. Dört destekli yükselen baldaken formundaki köşkün çatı kısmına eklenen külahlı basit bir petekli minare elde edilmiştir.
Bugün Ankara Etnografya Müzesi'nde bulunan ahşap mihrap Anadolu'da tek örnektir. 3.50 m. yükseklikte ceviz ağacından yapılan eser; yazı şeridi, geometrik kompozisyonlar ve bitkisel süslemelerle benzersizdir. Dış bordürdeki Ayet el - Kürsî, başlangıç ve bitiş noktalarında süs panolarına bağlanır. Aynalı kısmında 12 kollu yıldızlardan oluşan geometrik pano, yazı şeritlerinin arasına yerleştirilmiştir. Sivri kemerli niş, sütunce yüzeylere ve niş bütünüyle yazı ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir.
Sanatçısı bilinmeyen eser XIV. yüzyıla tarihlendirilir. Caminin minberi de Etnografya müzesine taşınmıştır. 3.16 m. yükseklikteki minberin, merdiven korkulukları, yandaki üçgen aynalıkları ve diğer panolarında geometrik formlar hakimdir.
Küçük bölmeler bitkisel dolgulu olup, korkuluk frizlerinde ayetlerden alınmış yazılar yer almaktadır. Anadolu'daki ahşap minberler arasında seçkin bir yeri olan eser üslup yakınlığı dolayısıyla minberin ustasına ait olabilir.
Caminin kuzey doğusunda köşeden bitişik ve yine avluya bakan daha küçük bir yapı yine camii olarak kullanılmıştır. "Yazlık camii" olarak tanımlanan bu yapı, yine düzgün kesme taşlarla özenli bir işçilik gösterir. Batı cephesinden bölüntüsüz bir biçimde avluya geçişler veren yapı, iki destekli bir örtü sistemine sahiptir.
Sarıhan
Ürgüp-Avanos karayolu üzerinde, Avanos ilçesinin 5 km. doğusunda,Ürgüp’ün ise 6 km. kuzeyinde Damsa vadisinde yer alır. Anadolu Selçuklu Devleti Selçuklular devrinde 2. İzzettin Keykavus tarafindan 1249 yapılmistir. Sultan hanlarının klasik plânındadır.
Mimarı Özellikleri : Sultan hanlarının muhteşem mimarisi burada son olarak canlanmaktadır.Plan ve mimari özellikleri bakımından sultan hanlarına benzemektedir.
Mukarnaslı tromplarla tek kubbeli mescit giriş tonozunun üstüne alınmış girişin solunda ,avluya açılan çeşmeli bir eyvan,avlunun sağ köşesinde hamam yer alır.Süslemelerin merkezi olan,tepesi yıkılmış mukarnaslı dış taç kapıda sultan hanlarındaki geometrik örneklerin çoğu devam ediyor.
Avlunun sağında yer alan hücrelerde düğümlü geçmelere rastlanılır.Yapı yer yer renkleri değişen sarı, kırmızı ve açık kahve muntazam kesme taşlarla çok temiz bir işçilik eseridir.İç portalin sade sivri kemeri ve her iki portalin kapı kemerleri iki renkli ,kamalı geçme taşlardandır.Pandantifler üzerine oturan aydınlık kubbesi sadedir. Kitabesi dış taç kapının üst kısmı ile birlikte yok olmuştur. Han büyük bir onarım görmüştür.
Zelve - Avanos - Aktepe
Çavuşin Kilisesi - Avanos - Çavuşin
Kaymaklı Yeraltı Şehri - Kaymaklı Kasabası
Derinkuyu Yeraltı Şehri - Derinkuyu
Açıksaray - Gülşehir
St. Jean Kilisesi - Gülşehir
Özkonak Yeraltı Şehri - Avanos - Özkonak Kasabası
Mazi Yeraltı Şehri - Ürgüp
Tatlaring Kilisesi - Acıgöl
Paşabağları - Avanos - Çavuşin
Ürgüp Müzesi
M. Paşa Kiliseleri - Ürgüp - Mustafapaşa
Pancarlı Kilisesi - Ürgüp - Mustafapaşa
Üzümlü Kilise ve Çev. - Ürgüp - Ortahisar
Hallaç Manastırı - Ürgüp - Ortahisar
Sete. Teodore Kilis. - Ürgüp - Yeşilöz
Hacı Bektaşi Veli Kültür Müzesi
Suluca Karahöyük - Hacıbektaş
İlicek Höyük - İlicek Köyü
Kayaaltı Höyük - Kayaaltı Köyü
Abdal Kalesi - Kızılöz Çiftliği
Kalehöyük - Karaburma
Avanos : Zelve, Çavuşin (Nicephorus Phocas) Kilisesi, Güllüdere (Aziz Agathangelus) Kilisesi, Özkonak
Yeraltı Şehri
Ürgüp : Pembe Vadi, Kızılçukur, Mustafapaşa, Sarıhan, Halacdere, Fıratkan, Ortahisar,
Aziz Theodore (Tağar)Kilisesi, Pancarlık Kilisesi, Ala Kilise ve Kepez Kiliseleri,
Balkan Kiliseleri, Taşkınpaşa Cami, Kadı Kalesi, Temenni (Anıt Mezar ), Altıkapı,
Damsa Barajı
Hacıbektaş : Hacı Bektaş Veli Dergahı ve Külliyesi, Hacı Bektaş Veli Türbesi (Pir Evi)
Göreme
Göreme Tarihi Milli Parkı : Milli Park alanında ; batı ve güney yönünde Ankara-Adana karayolu, Aksaray 'dan Nevşehir'e ulaşan karayolu , doğu ve kuzeydoğudan Kayseri'den Ürgüp'e gelen karayolu ile ulaşılır.
Volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısını oluşturan Peribacaları aynı zamanda Bizans kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihini sergilemesi açısından başta görülmesi gerekli yerlerdendir.
Ayrıca Ürgüp , Avcılar, Uçhisar, Çavuşini ve Yeni Zelve yerleşimleri, Göreme yöresinin geçmişteki kültürüne uygun tarım ve köy (kırsal) hayatını yansıtan yerleşimler olması nedeniyle ziyaretçilerin ilgisini çekecek niteliktedir.
Mevcut Hizmetler ve Konaklama : Milli Parkın ziyaretçileri için en uygun dönemi 15 Mart-15 Kasım ayları arasındadır. Milli Park içerisinde, hem doğal hem kültürel değerlerinin farklı bir yaklaşımla gezilebilmesi amacıyla tracking(yürüyüş)hatları belirlenmiştir. Ziyaretçiler Milli Park içerisinde ve yakınındaki yerleşimlerindeki çok sayıdaki otel ve pansiyonlarda konaklanabilir..
İnanç Turizmi:
Kurşunlu Cami (damat İbrahim Paşa Külliyesi-merkez)
Hacı Bektaş Veli Dergahı Ve Külliyesi (hacı Bektaş)
Dergah Ve Külliye (hacı Bektaş)
Hacı Bektaş Veli Türbesi (pir Evi-hacı Bektaş)
Tokalı Kilise (göreme)
Rahipler Ve Rahibeler Manastırı (göreme)
St. Basil Şapeli (göreme)
Elmalı Kilise (göreme)
Yılanlı Kilise (göreme)
Karanlık Kilise (göreme)
Çarıklı Kilise (göreme)
Aziz Barbara Şapeli (göreme)
Durmuş Kadir Kilisesi (göreme)
El-nazar Kilisesi (göreme)
Saklı Kilise (göreme)
Kılıçlar Kilisesi (göreme)
Meryem Ana Kilisesi (kılıçlar Kuşluk Kilisesi-göreme)
Aziz Eustathios Kilisesi (göreme)
Tatlarin Kilisesi (acıgöl)
Tağar Kilisesi (st. Theodora Kilisesi-ürgüp)
Ortodoks Kilisesi (derinkuyu)
Ihlara Vadisi :
Aksaray'a 40 km. uzaklıktadır. Vadiye, Aksaray-Nevşehir karayolunun 11. km.sinden sapılarak gidilir. Hasandağı'ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz Çayına ilk çağlarda Kapadokya ırmağı anlamına gelen 'Potamus Kapadukus" denilmekteydi. 14 km. uzunluğundaki vadi Ihlara'dan başlar, Selime'de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m.dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır.Bazı barınaklar ve kiliseler yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirlerine tünellerle bağlantılıdır.
Derinkuyu : Nevşehir' in 29 km güneyinde bulunan yeraltı şehridir. 1966 yılında turizme açılmıştır. 4 km' lik bir alanda ve 8 katta 20 bin kişiyi barındırabilecek olan bu yer altı şehri düşman işgali sırasında ve gece hayatında kullanılmıştır.
Kaymaklı : Nevşehir' in 20 km güneyinde bulunan yeraltı şehridir. VII. - IX. yüzyıllar arasında arap saldırılarına karşı korunmak ve Hıristiyanlığın yayılmasına karşı engelleri önlemek için sığınak olarak yapılmıştır.
Mazı Yeraltı Şehri : Antik adı “Mataza olan Mazı Köyü, Ürgüp’ün 18 km güneyinde, Kaymaklı Yer altı Şehri’nin ise 10 km doğusundadır.Vadinin her iki dik yamaçlarında Erken Roma Dönemi’ne ait kaya mezarlıkları bulunmaktadır. Platoda ise çok sayıda Bizans Dönemi’ne ait mezarlar yer alır.
Cami ve Kiliseler : Kurşunlu Cami (damat İbrahim Paşa Külliyesi-merkez)
Hacı Bektaş Veli Dergahı Ve Külliyesi (hacı Bektaş), Dergah Ve Külliye (hacı Bektaş)
Hacı Bektaş Veli Türbesi (pir Evi-hacı Bektaş), Tokalı Kilise (göreme)
Rahipler Ve Rahibeler Manastırı (göreme), St. Basil Şapeli (göreme)
Elmalı Kilise (göreme), Yılanlı Kilise (göreme)
Karanlık Kilise (göreme), Çarıklı Kilise (göreme)
Aziz Barbara Şapeli (göreme), Durmuş Kadir Kilisesi (göreme)
El-nazar Kilisesi (göreme), Saklı Kilise (göreme)
Kılıçlar Kilisesi (göreme), Meryem Ana Kilisesi (kılıçlar Kuşluk Kilisesi-göreme)
Aziz Eustathios Kilisesi (göreme), Tatlarin Kilisesi (acıgöl)
Tağar Kilisesi (st. Theodora Kilisesi-ürgüp), Ortodoks Kilisesi (derinkuyu)
Termal : Kozaklı Termal Turizm Merkezi
Kuş Gözlem Alanı
Aladağlar'daki Kuş Türleri : Sakallı akbaba (5 çift), kızıl akbaba (10 çift), kaya kartalı (4 çift) ve urkeklik popülasyonlarıyla önemli kuş alanları statüsü kazanır.
KÜLTÜR MERKEZLERİ :
Tiyatro, konferans gibi etkinliklere yönelik 184 kişilik Salon
480 m²'lik Sergi Salonu 480 m²'lik Kütüphane 690 m²'lik Müze
Yazışma Adresi: Hasan Emmi Türbesi Yanı 350 Evler Mah. No: 5 - Nevşehir
Tel: (384) 213 54 50 Faks: (384) 212 43 38
ÖNEMLi GÜNLER :
Mahalli Kutlama Günleri : Hacı Bektaş-ı Veli Anma Töreni Hacıbektaş 16-18 Ağustos
Atatürk'ün Hacıbektaş'a Gelişi Hacıbektaş 22-23 Aralık
Nevşehir'in İl Oluşunun Kutlanması Nevşehir 20 Temmuz
Festivaller : El Sanatları Uluslararası Avanos Turizm Festivali Avanos 18-20 Ağustos
Ürgüp Bağbozumu Festivali Ürgüp 3-5 veya 4-6 Ekim
Şarap Yarışması Ürgüp 2-6 Haziran
Şölenler : Türkmen Sofrası Şöleni 16-22 Eylül / NEVŞEHİR
Sarihan
Urgup, Sarihan
Ürgüp Kadınlar Kalesi
Ürgüp’te 13. yüzyılda yapilmistir.
Mimari Özellikleri :Selçuklular’ın savaş zamanında kadınların ve çocukların sığınması için kullandıkları bir kaledir. Kaçış için kullanmak amacıyla Damsa Çayı’nın aşağısına uzun bir tünelle bağlanmıştır.Toprak kayması nedeniyle kalenin önemli bir kısmı göçmüştür.
Mazı Yeraltı Şehri
Antik adı " Mataza " olan Mazı köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı
şehrinin ise 10 km. doğusundadır.
Mimari Özellikleri: Yeraltı şehri, derin vadide yer alan köyün batı dik yamacına oyulmuştur.
Değişik yerlerde dört girişi tespit edilmiştir. Asıl giriş düzensiz taşlarlardan örtülü bir koridorla sağlanır. Kısa koridordaki iri sürgü taşı yer altı şehrinin girişi ve çıkışı kontrol altına alınmasını sağlamaktadır.Girişin tam karşısındaki sütunlu mekan ahırdır. Geniş alana yayılan ahırlar,diğerlerinde farksız olmakla birlikte, ahırlarının birinin içinde hayvanların su içmesi için oyulmuş yalak bu yeraltı şehrini diğerlerinden ayıran bir özelliktir. Girişinde Frigler’e ait kare mekanlı bir tapınak ve Kibele’nin kutsal işaretlerine rastlanılmıştır.Buradan hareketle yeraltı şehirleri bölgenin en eski yerleşimlerinden olduğu söylenebilir.Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekânın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.
Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ancak bir ahırın ortasında kayadan oyulmuş, hayvanların su içmesini sağlayan yalak bulunması diğerlerinden farklı özelliğidir. Ahırların çok sayıda olması hayvansal üretimin bolluğunu dolayısıyla refah seviyesinin yüksek olduğunu gösterir.Ahırların arasında kalan bir mekan şırahane olarak kullanılmıştır. Tavan kısmında moloz taşlardan örülmüş üzümleri aşağıya doğru dökmeye yarayan bir baca yer alır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılır. Bu mekanın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, Kaymaklı yeraltı şehrindeki kilisenin aksine uzun kenar köşesine oyulmuş kabartmalarla süslenmiştir.
Mustafapaşa ( Sinasos ) Kasabasindaki Mimari Eserler
Ürgüp'ün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapaşa , 20. yüzyılın başlarına kadar Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı bir kasabadır. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin taş işçiliği arz ederler. Mustafapaşa'nın batısında yer alan Gömede Vadisi morfolojik açıdan Ihlara Vadisi'nin küçük bir benzeridir. Ihlara Vadisi'nde olduğu gibi kaya oyma kiliselere, barınaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir. Mustafapaşa'daki önemli kilise ve manastırlar; Aios Vasilios Kilisesi, Sinasos Kilisesi, Alakara Kilisesi, Aios Nichole Manastırı, Konstantin - Helena Kilisesi, Manastır Vadisi kiliseleri ve Basil Kilisesi'dir. Ayrıca Osmanlı döneminde inşa edilmiş güzel taş ve ağaç işçiliği gösteren bir medresede bulunmaktadır