Gülşehir tarihindeki eğitim ve kültür faaliyetleri 13.Y.Y.'ın sonlarına kadar uzanır.14.yy.'ın başlarında Konya, Kayseri, Niğde ve Bursa gibi ilim merkezlerinin yanında Gülşehir'de önemli bir konuma gelmiş bu dönemde bağrından yetiştirdiği tasavvuf şairlerinden en ünlüleri olan Şeyh Ahmet GÜLŞEHRİ ve Haca Mesut GÜLŞEHRİ ilçenin eğitim ve kültürüne katkıda bulunmuşlar ve Anadolu birliğinin sağlanmasında büyük rol oynamışlardır.
Anadolu Beylikleri kitabı Osmanlı döneminde yine Gülşehir de doğan ve 1. Abdulhamit'in sadrazamı olan Karavezir Silahtar Seyit Mehmet Paşa önemini kaybetmiş küçük bir köy durumuna düşmüş olan ilçeyi imar ettirerek ilk sübyan mektebini açtırmıştır. Cumhuriyet döneminde Karavezir'in yaptırmış olduğu Sübyan mektebi, Karavezir Mektebi ve daha sonra yaptırdığı külliyenin içinde medreseyi açarak halkın eğitimine büyük bir önem verdiğini ortaya koymuştur.1948 yılında da ilçe halkınıngayreti ile ilk defa ortaokul açılmıştır.Son yıllarda hızlı bir gelişme gösteren ilçedeki okul durumu şu şekilde gösterilebilir:
İlçe Merkezinde 4, Kasabalarda 5 köylerde ise 22 olmak üzere toplam 31 adet İlköğretim Okulu mevcuttur. İlköğretim okulları 1 ve 2. kademe de 1902 kız,1924 erkek olmak üzere 3826 öğrenci bulunmaktadır. Lise ve dengi okullarda 249 kız, 239 Erkek öğrenci olmak üzere toplam 488 öğrenci bulunmaktadır. İlçe genelinde toplam öğrenci mevcudu 4.377 dir. İlçe genelinde 122. branş öğretmeni, 116 sınıf öğretmeni olmak üzere toplam 244 öğretmen görev yapmaktadır. İlçe genelinde 13 memur, 25 Hizmetli personel görev yapmaktadır. Ayrıca Halkeğitim Merkezi Müdürlüğü, Öğretmen Evi Müdürlüğü ve 2 adet MTSK. Müdürlüğü bulunmaktadır. 9 okul Kaloriferli, 22 okul ise Soba sistemi ile ısıtılmaktadır.
İlçe genelinde öğrenci azlığı nedeniyle Hamzalı, Karahöyük, Yamalı ve Yüksekli Köyü İlköğretim Okulları kapalı bulunmaktadır. Bu köylerdeki öğrenciler taşımalı sistemle öğrenimlerine devam etmektedir. Taşımalı sistemle Civelek, Alemli, dadağı, Yeşilöz, Yeniyaylacık, Gümüşyazı, Yamalı, Yüksekli, Hamzalı, Yakatarla, oğulkaya, Hacıhalilli ,Şahinler,Yeşilyurt Karahöyük, Yeşilli, Kızılkaya, Gülpınar, Gökçetoprak, Yalıntaş, Dadağı, Alemli, Bölükören Köylerindeki 2. kademe öğrenciler taşımalı sistemle öğrenimlerine devam etmektedir. Taşımalı sistemle öğrenim görev öğrenci sayısı 582 dir.
Okulların tamamına ait olmak üzere 17 adet lojman bulunmakta,ve İlçe genelinde öğretmen sıkıntısı yaşanmamaktadır.Bu yıl 25 okul taşımalı sisteme tabidir. Okur yazarlık oranı % 98 civarındadır.Halk Eğitim Merkezince 2001-2002 döneminde 23 kurs açılmış olup, bunlar 1 adet kalorifer ateşçiliği, 23 kursiyerli, 4 Adet Halk oyunları kursu 152 kursiyerli, 2 adet kilim dokumacılığı 39 kursiyerli, iki dönem Bilgisayar kursu 52 kursiyerli, 3 dönem Okuma Yazma Kursu 28 Kursiyerli 4 dönem el sanatları kursu 100 kursiyerli 4 dönem AÇEP kursu 67 kursiyerli, 1 dönem Kümes hayvancılığı 10 kursiyerli, 1 dönem Arıcılık Kursu 15 kursiyerli, 1 dönem Bağlama Kursu 18 kursiyerli olarak sıralanabilir. Bu kurslarda toplam 14 usta öğretici ve öğretmenler görev yapacaktır. ve toplam 504 vatandaş kursa devam etmektedir.
İlçe merkezinde Karavezir adını taşıyan bir Halk kütüphanesi bulunmakta ve burada 1 müdür, l şef, l kütüphaneci, 2 memur ve bir geçici işçi görev yapmaktadır. Kütüphanenin hizmete giriş tarihi 1963'dür. Kütüphane Müdürlüğüne bağlı olarak Tuzköy, Karacaşar ve Gümüşkent Kasabalarında birer kütüphane memurluğu bulunmaktadır. Bunlardan Tuzköy ve Karacaşar'da asil, Gümüşkent'te ise geçici eleman görev yapmaktadır. Abuşağı ise memursuzluktan dolayı kapanmış durumdadır. Karavezir Halk kütüphanesinde 412 si arap harfi olmak üzere toplam 13.337 adet kitap bulunmaktadır.
Cocuk Oyunlari
Bestas Oyunu: Birden fazla kişiyle, beş tane yuvarlak taşla oynanır. Oyunun aşamaları şöyledir.
A. Birler: Taşlar serbest yere bırakılır. Ebe yerdeki taşlardan uygun olanını seçer. Seçtiği taşı havaya atar. Her attığında yerden bir taş alıp havaya attığı taşı yakalar. Yerdeki taş bitinceye kadar işlem devam eder. Eğer havaya attığı taşı kapamaz veya yerden almak istediği taştan başka taşa dokunursa oynama hakkını arkadaşı kazanır.
B. İkiler: Taşlar yere bırakılır. Taşların içinden uygun olanı ele alınır. Yerdeki taşlar ikişerli olarak alınmaya çalışılır.
C. Üçler: Taşlar yere atılır taşın biri tekli olarak ele alınır. Diğer üçü tek seferde alınmaya çalışılır.
D. Dörtler: Taşlardan uygun olan bir tanesi havaya atılır. Yerde kalan dört taş bir seferde alınmaya çalışılır.
F. Dedeler: Taşlar yere atılır. Başparmak ve şahadet parmağının arası açılarak bir kale görüntüsü verilmeye çalışılır. Oyuncu yerden bir tane uygun taşı eline alır. Rakip oyuncu en son parmağın arasından geçecek taşı seçer. Bu taş diğer taşların parmaklar arasından geçirilmesine engel olacak taştır. Oyuncu eline aldığı taşı havaya atar. Havaya attığı esnada yerdeki taşı kaleden geçirmeye çalışır. Bunun için iki hakkı vardır. Birinci seferde taşı düzeltir. İkinci seferde taşı parmakları arasından geçirir. Eğer bu esnada taşı başka bir taşa çarptırır veya havaya attığı taşı kapamazsa hakkını rakip oyuncuya verir. Tüm bunlardan sonra oyunun final bölümüne geçilir. Taşların tamamı avucunun içinde hafifçe yukarı doğru atılır ve avucun tersiyle taşlar tutulmaya çalışılır. Avucunun tersinde en çok taş kalan oyuncu oyunu kazanır.
Kutu Kutu Pense Oyunu
İstenen sayıda oyuncuyla oynanan tekerlemeli bir oyundur. Oyuncular el ele tutuşarak daire olurlar ve melodisiyle
Sevim – Erdoğan Öz Ilokulu
“kutu kutu pense
Elmamı yense
Arkadaşım -bir isim-
Arkasını dönse”
Tekerlemesini söylerler.
Adı söylenen oyuncu arkasını döner. Sırayla herkes arkasını döndükten sonra aynı tekerlemeyle önlerine dönerler.
Birdir Bir Oyunu: Bu oyunda belli bir kişi sınırlaması yoktur. Kişi sayısı arttıkça oyun daha zevkli bir hale gelir. Oyunda kullanılması gereken bir şey yoktur.. Oyunun başında bir ebe seçilir. Ebe öne eğilerek ellerini dizlerine dayar. Diğerleri bir kaç metre arayla sıra oluştururlar. Oyuncular sırayla koşarak eğilmiş duran ebenin üzerinden ellerini sırtına bastırıp bacaklarını açarak atlarlar. Atlarken de sırayla tekerlemenin dizelerini söylerler.
Okul Müdürü Ümüş KANTARCI
Öğretmen Sayısı 21
Toplam Öğrenci Sayısı 266
Derslik Sayısı 14
Okul Adresi 400 Evler Mah. Gülşehir
Tel 4114495
E-mail 955652@meb.k12.tr
Web Adresi: www.sevimerdoganoz.meb.k12.tr
Okulumuz Sevim-Erdoğan Öz hayırsever çiftinin katkılarıyla yapılmış olup, 2003-2004 eğitim-öğretim yılında hizmete açılmıştır.
Gülşehir’de Belediye öncülüğünde 400 konut yaptırılır ve 400 Evler mahallesi oluşturulur.Artık bu mahallenin bir ilköğretim okuluna ihtiyacı vardır.Bu sırada ilçenin hayır sever vatandaşlarından Sevim- Erdoğan Öz çifti, Belediye başkanına “Bir eğitim kurumuna nakdi yardımda bulunmak istediklerini “iletirler. Başkan da mahalleye yakın Çat yolu üzerinde bir arsa tahsis eder. Okulun temeli 2001 yılında atılır.Sevim-Erdoğan Öz çiftinin parasal yardımı ve Gülşehir Belediyesinin araç, iş gücü ve malzeme desteği verdiği okul binası 2003 Eylül ayına kadar tamamlanır.Sevim –Erdoğan Öz İlköğretim Okulu 15.09.2003 yılında eğitim öğretime başlar. Okulun resmi açılışı; 06.10.2003 tarihinde yetkililerin ve halkın katılımı ile gerçekleştirilir.
“Birdirbir,İkidir iki, olur tilki,Üçtür üç, yapması güç,Dörttür dört, kuş gibi öt, Beştir beş, aldım bir eş, Altıdır altı, yaptım kahvaltı,Yedim yedi, elim sırtına değdi, sekizim seksek, Dokuzum durak”
Dengesini kaybeden ya da düşen oyuncu “yanmış” sayılır ve yeni ebe olur.
Kaynak: gercekoyunlar.blogspot.com/2007_10_01_archive...
Bezirgan Başı: En az 10 kişiyle oynanan bir oyundur.Oyuncular aralarından iki kişi seçerler.Bunlardan biri "altın saat" diğeri "altın bilezik" adını alır. Sonra ikisi yüzyüze dururlar,elele tutuşup ellerini havaya kaldırırlar.Tek sıra halinde dizilmiş olan diğer çocuklar:
Aç kapıyı bezirgan başı
Bezirgan başı....
Kapı hakkın ne verirsin?
Ne verirsin?
Arkamdaki yadigar olsun
Yadigar olsun
tekerlemesini söyleyerek bunların arasından geçerler. Dizinin son çocuğu yakalanır,kulağına "altın saat mı istersin altın bilezik mi?" diye sorulur. Verilen yanıta göre çocuk soruyu soranlardan birinin arkasına geçer.
Bu işlem tüm çocukların iki gruba ayrılmasına dek sürer.Sonra her iki grup çocukları birbirlerinin bellerinden sıkıca tutarlar. Orta yere çizilen bir çizginin iki tarafında yer alan gruplar birbirlerini çekerek güç gösterisine girerler. Çizgiyi geçen grup oyunu kaybeder,yenik düşer. Oyun bu şekilde çocuklar bıkıncaya dek sürer.
Saklambaç oyunu: Oyun, açık alanda ve en az 4-5 kişiyle oynanır.Önce ebe seçilir.Ebe seçiminin de çeşitli şekilleri vardır.Tekerleme söyleyerek sayışma bunlardan birisidir.Daha sonra kale seçilir;bu bir duvar, ağaç vs. olabilir. Ebe kaleye yaslanır ve saymaya başlar.Diğerleri bu esnada saklanır.
Ebe saymayı bitirince arkasına,yanına saklanmayı önlemek için "ardım, önüm, yanım, yörem sobe" der ve arkadaşlarını aramaya başlar.Gördüğü oyuncunun ismini söyler ve koşarak kaleye gelip elini dokunur.
İsmi söylenen oyuncu ebeden önce gelip ebeden önce gelip kaleye gelip elini dokunur.İsmi söylenen oyuncu ebeden önce gelip kaleye elini dokunursa sobelenmekten kurtulur.Bu şekilde sobelenen oyuncu ebe olur,ebe sayısı birden çok olursa,aralarında ebenin duymayacağı şekilde meyve veya çiçek adı tutarlar,sonra ebeye hangi meyve veya çiçeği beğendiğini sorarlar.
Ebe elma derse,elma seçen ebe olur ve oyun yeniden başlar.Saklambacın farklı yörelerde farklı adlandırılışları ve oynanış şekillerine de rastlanır.Çocuklar, oyun bittikten sonra bir tekerlemeyle dağılabilirler.
İğne battı
Canımı yaktı
Tombul kuş
Arabaya koş
Arabanın tekeri
İstanbul'un şekeri
Hop hop hop
Bundan başka oyun yok.
Kaynak: http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF7A2395174CFB32E10D339873478F40E3
Kına Kültüru
Anadolu'da ve başka milletlerde kına geleneğinin olduğu bilinmekte. Hint kültüründe kınanın ne denli moda haline geldiği açık. Türk kültüründe de kınanın çok ayrı bir yeri var. Kına belli günlerde,belli ayrıcalıklara sahip insanlara konan bir işaret haline gelmiş. Köyümüz kadınları,özellikle de şimdiki yaşlı kesim kınayı kutsallaştırmış. Elleri ve ayakları kınasız kalmıyor hiç. Çıktıkça yeniliyorlar. Kına konusunda köyümde dinlediğim söylenti şöyle:
Köyün birinde bir kadın ölmüş.Kadını yıkamışlar. Kefenlemişler. Musalla taşına getirmişler.Köy erkekleri camide öğle namazında iken musalla taşındaki kadın kaybolmuş. Kaybolma nedeni ise elinde ve ayaklarında nişanı yani kınası olmamasıymış.Kına kadının nişanı,işaretidir.Kına sevaptır.
İşte kınaya olan inanç anneannemden dinlediğim kadarıyla bu şekilde. Köy kültüründe kadınlar kınanın cennetten çıkma olduğuna inanıyorlar. Teneşire kınasız gitmenin kötülüğüne inanıyor ve ellerini ayaklarını hiç kınasız bırakmıyorlar.
Ellere yakılan kınanın koyu tonda olması çok önemli. Ne kadar koyu olursa o kadar makbul...Yetişkin erkekler ise kına yakmaz. Sadece askerlere yakılır.
Giyim-Kusam:
Bundan 50-66 sene önceki giyim kusam:
Yore kadınının kıyafetlerini, kırsal kesimlerde, gündelik ve özel günlerde giymiş olduğu kıyafetler olarak incelemek mümkündür. Yore kadının gündelik ve özel günlerde giydiği kıyafetlere geçmeden önce yore kadınının özelliklerini araştırmak gerekir.
Anadolu da kadın tarih çağlardan bu yana üretimin ve doğurganlığın sembolü olmuştur. Bu özeliklerle oluşan Anadolu kültürü içinde kadın ana tanrıca olmuş ve bu kült geleneğe bağlı olarak günümüze kadar gelmiştir. Yoremiz kadını bu geleneğin temsilcisi olarak bu yaşamda önemli bir yer almıştır. Kadınlar oluşan bu kültür gereği özellikle ev ve devlet yönetiminde büyük roller üstlenmiştir. Evde, ve dışarıda derleyici ve toparlayıcıdır. Eşine ve çocuklarına bağlı olan kadın bu görevlerini büyük özverilerle yerine getirir. Kendi için fazla yaşamayan yore kadını kendine yeterince zaman ayırmaz, lüks ve süse fazla düşkün değildir (son 25 yıla kadar). Kazanca göre harcamalarını bilir. Geleneklerine bağlı kadının incelik ve zarafetini evinin her köşesinde görmek mümkündür.
Yore kadını; evde ve sokakta giyimine özen gösterir. Evde sade, ev içi günlük giysileri kullanır. Sokakta ve ziyaretlerde ise “kişilik” adını verdikleri gezmelik kıyafetlerini giyer.
Eskiden kadınının karakteristik giyim özelliği şalvardır, yoremizde salvara "dimi" denir. Şimdi bile birçok kadın şalvar ve işlikle (gömlek) görülmektedir. Şalvarın özelliği kaybolmamış, yalnız kumaşları değişmiştir.
Günlük Giysiler: Yore kadınının günlük giyimi denince, akla gelen ev içi giysileridir. Ev içinde, iş yaparken giydiği giysi işlik ve dimidir. Bu giysi aynı cins kumaştan yapılmıştır. Giysi ile birlikte yemeni kullanılır.
Ev içinde fazla süs ve ziynet eşyası kullanılmamaktadır. işlik ve dimi genellikle kareli kumaştan yapılmaktadır. Diril kumaştan yapılmakta olan şalvara bazı yerlerde "Doddiri" adı da verilmektedir.
a) Şalvar (Dimi): Geleneksel olarak kareli ve cizgili kumaştan yapılmıştır, gunumuzde degisik desenli salvarlar giyilmektedir. Geniş ağızlı, 'oldukça bol bir üst donudur. Belden bileklere kadar, hatta topuklara kadar uzundur. Şalvarın beli uçkurlarla bağlanır. Paçaları ayağın gireceği genişliktedir. Cep ağızları elin rahatça girip çıkacağı şekildedir.
b) İşlik: Şalvar üstlüğüdür. Şalvarla birlikte aynı çizgili kumaştan yapılmaktadır. Vücudu sıkıca sarar. Önü açık olup, yakada ve belde düğme ile kapanır. Kol ağızları manşetle büzülmüştür. Vaka çevresi biye ile temizlenmiştir. Kollar uzun olur. içi patiska veya benzeri bir kumaşla astarlanmıştır. Manşetler düğme ile kapanmıştır. Kol ağızları pililerle daraltılmıştır.
Beden boyu uzun değildir. Belden aşağıya doğru 8-10 cm uzunluğundadır. İşlik cepkeni de vardır.
Kişilik Giysileri: Giyime özen gösteren yore kadını gezmede, misafirleri geldiği zaman, dikkatli ve özenli giyinir. Kişilik giysilerini giydiği zaman, ziynet eşyalarını takar, başına iğne oyalı çevre veya yazma örter.
a) Şalvar ve İşlik: Günlük giysilerin model özelliğini taşır.
b) Kürtün Hırka: Hırkalar için astarlı, üstü değişik kumaşlardan yapılmış astar ve kumaşın arasına pamuk veya yün konularak sırınmış, boyu kasık altlarına kadar uzanan bir çeşit cekettir. Genelde kolludur. Kolsuz olana yelek adı verilmektedir.
c)Salta: Yünlü kumaştan dikilen, uzun kollu, ön kısmı açık, etekleri kısa yarım bir cekettir. Üzeri sim veya sırma ile işlenmiştir. Salta göğsü alttan sarar.
d) Entari: Kişilik giysilerinin en önemlisi entarilerdir. Entariler, çizgili, düz kumaşlardan yapıldığı gibi, en çok kadifeden yapılanları makbuldür. Kadifeden yapılan entariler sim ve sırma ile işlenir. Buna "Mıhlama" adı verilir. Etekleri yere katlar uzundur. Yani ayak topuklarını kaplar. Bazılarının arka etekleri kuyruklu olup, buna da üç peşli adı verilmektedir. Mıhlama ile bele gümüş kemer takılır. Kumaş ipekten olursa "Şetari" adını alır. Şetarinin etekleri simle işlemeli olmaktadır. Mıhlama ve diğer entariler önden bele kadar açık olmaktadır. Bu da düğmelerle tutturulur.
Başa Giyilenler:
a) Fes: Üstü basıktır. Fes etrafına şifon sarılır. Şifanun üzerine iğne takılır ya da fes oyalar ile süslenir.
b) Yemeni: Yemeni, genellikle desenli, renkli veya düz olarak örtülür. Yemeni örtenlerin yaşlarına göre rengi ve desenleri değişir. Yaşlılar beyaz desensiz olanları veya koyu renkleri tercih ederlerken, genç kızlar, etrafı iğne oyalı, albenisi olan renkleri tercih ederler.
c) Çevre: Çevreler desenli veya düz olur. Etrafı iğne oyaları ile süslenir. Başa düz olarak alınır.
Ayağa Giyilenler:
a) Çorap: Yünden elde örülür. Desenli veya düz renklidir.
b) Ayakkabı: Mes, lastik, pabuç, yemeni, ayakkabı olarak giyilir.
Özel Giyim-Saç ve Yüz Bakımı: Gelinlikler, şalvar ve işliklerin karakterini taşır. Gelinliklerin kumaşları saten veya ipek satendendir. Entari şeklinde, her tarafı işlemeli gelinlikler de vardır.
Yore kadınlarının saçları uzundur. zülüf ve kakül görünür. Saçlar genellikle örgüler halindedir. Kadınlar boya olarak yüzlerine allık, gözlerine sürme, kaşlarına rastık kullanırlar. Düğünlerde veya bazı özel günlerde ellerine ve ayak parmaklarına kına yakarlar.
Erkek Giysileri: Yore erkeği de giyim kuşamına dikkat ve özen gösterir. Evde giyeceği ile dışarıda giyeceği farklıdır.
İç Giysileri:
a) Don: Belden dize veya biraz diz altına kadar uzanan şalvarın bir çeşididir. Patiskadan veya kaput bezinden evde dikilir.
b) Göynek: Kadınların giydiği entari şeklinde, diz kapağına kadar uzundur. Bu da evlerde patiskadan veya kaput bezinden dikilir. Dikiş makinesi olmayanlar ellerinde dikerler.
c) Gecelik: Genellikle yaşlı veya orta yaş erkekler giyerlerdi. Kadınların entarisine benzer, ayak bileklerine kadar uzar, bazı yaşlı erkekler evde kaldıkları süre içinde gündüz de giyerlerdi.
Başa Giyilenler:
Fes, şapka ve fötr şapka kılık-kıyafet inkılabından sonra hızla yaygınlaşmıştır. Bugün dahi erkeklerin bir kısım fötr şapka giymeye devam ederler.
Pantolon: Pantolon olarak oldukça geniş şalvar giyerlerdi. Günümüzde de bazı yaşlıları şalvarları ile görmek mümkündür. Diz kapağına kadar geniş, ondan sonrası daralan ve önden düğmeli şalvarı da giyerlerdi. Şalvarın bel kısmına şal (kuşak) sararlardı.
Gömlek: Yakasız, önden düğmeli ve adına işlik dediğimiz giysiyi giyerlerdi. Yakalı olanlar da vardı. Zamanla işlik adı mintan ve gömlek şekline dönüşmüştür.
Yelek: "Yakasız, yuvarlak yakalı ve dik yakalı, kolsuz, önden düğmeli ve delme adını verdikleri yeleği gömleğin üzerine giyerlerdi. Aksesuar olarak köstekli saat zinciriyle asılır ve saat yelleğin cebinde dururdu.
Palto: Kışın, terziler tarafından kaba kalın kumaştan dikilen "sakav" adı verilen giysidir; en üste giyilir.
Kadın ve erkek giyiminde eskiden görülen pek çok ayrıntı günümüzde tamamen ortadan kalkmıştır.
Source: Nevsehir Il, Kultur ve Turizm Mudurlugu
Geleneksel Dayanışma,Yardımlaşma Ve Eğitim Kurumları
Nevşehir ve çevresinde geleneksel hayatın dinamikleri içerisinde oluşmuş; dayanışmaya, yardımlaşmaya ve eğitime yönelik kurumların arkasında ferdi, toplum halinde yaşamaya iten faktörler yatar. Şöyle ki herhangi bir alandaki başarı şansının ferdi değil, toplumla hareket edildiğinde artacağının özümsenmesi geleneksel kurumları meydana getirmiştir. Bu kurumlar, kaynaşmışlık düzeyinin ileri olduğu kırsal kesimde daha yaygın olarak görülür.Bu kurumlardan:
İMECE :
Kamu veya ferde yönelik bir iş de gurup olarak yardımlaşmaya İmece denir.Özellikle kırsal alanda imkanların kısıtlı olmasından dolayı, köyün ortak işlerini kendi iş gücü ve imkanlarıyla yerine getirme anlayışını doğurmuştur. Köyde yaşayan insanlar, yol, sulama, cami, köy odası gibi kamunun yararına olan işlerde dayanışmaya girerek bitimini kolaylaştırırılar.
Ferde yönelik imecelerde ise, komşuların ve akrabaların kendi işini vaktinde tamamlayamayan kişilere toplu olarak yardım edip o sıkıntıdan kurtarmaları söz konusudur. Bu yardımlaşma özellikle, tarımsal işlerde düğünlerde, inşaat işlerinde dikkati çekmektedir.
Gulsehir'deki en sik ratlanan imece sekli yufka ekmegi yapiminda 9-10 kadinin bir araya gelerek bir ailenin ekmegini yapmasidir. Imece artik gunumuzde "öndüc'e gitmek olarak genellikle bir karsilik bekleyerek yapilmaktadir.
Kadınlara mahsus olarak tespit edilen “ Keşik “ adı verilen dayanışma dikkate değerdir. Keşikte komşu kadınlar, bir ailenin günlük ürettiği sütler tek başına peynir yapımında yeterli olmadığı zamanlarda, sütlerini birleştirerek sırasıyla her ailenin yıllık peynir ihtiyaçlarını karşılarlar.
ZEKAT – HAYIR İŞLERİ :
İslam dininin temel şartlarından biri olan “Zekat” yardım etmeye yönelik hayır işleri, toplumca özümsenerek somut göstergeleriyle de yerine getirilmeye çalışılmaktadır.
Toplum içerisinde yaşayan insanlar zekatını, gizlilik içerisinde mağdur olan kimselere vermek biçimindeki uygulamanın yanında, toplumca zekat toplayıcı olarak bilinen kişiler aracılığıyla da yerine ulaştırmaya çalışılmaktadır.
Hayır işleri kamunun kullanımına yönelik yatırımlarda tezahür etmektedir.Bunlar: Okul inşaatına katkıda bulunmak, Çocuk Esirgeme Kurumuna bağış yapmak, şehir merkezlerinde sebil, cami yaptırmak, köylerde çeşme yaptırmak, meyvesi yenen ağaç dikmek gibi hayır dua almayı amaç edinen işlerden oluşmaktadır.
Anlatmalar
Anonim Şiiler
Destanlar
Türküler
Maniler
Tekerlemeler
Kalıplaşmış S
Kültürel Detaylar
Dil-Anlatım
Aşık Edebiyatı
özler
Geleneksel Dayanışma,Yardımlaşma Ve Eğitim Kurumları
El Sanatları ve Hediyelik Eşya
Hayatın Dönüm Noktalarıyla İlgili Gelenekler
Halk Bilgisi
Halk Oyunları
Müzik Kültürü
İnanışlar
Halk Sanatları
Törenler ve Festivaller
Yöre Mutfağı (Gastronomi)
SAĞDIÇLIK GELENEĞİ
Geleneksel Kiyafetler: Dimi, Atki
Gulsehir Pazari:
Yurtdisinda yasayan hemsehrilerimiz:
Sevim –Erdoğan Öz ,öğretime açılmıştır ama gerek fiziki olarak gerekse kadro yönünden eksikleri ve sorunları vardır. Okul müdürü ve öğretmenlerinin özverili çalışmaları ile kısa sürede noksanları giderilmiştir. Okul binası içindeki düzenlemelerle yeni birimler oluşturulmuş, eğitim araç gereçleri temin edilmiştir. Okulun çevre düzenlemesi ve müştemilatına yönelik çalışmalar kararlılıkla sürdürülmüştür. Kısa süre içerisinde Sevim-Erdoğan Öz İlköğretim Okulu, ilçedeki okullar arasında seçkin bir konuma getirilmiştir.
Şimdi bu okul; rakımı yüksek Çat yolu üzerinde eğitim öğretim hizmetlerini sürdürmektedir. Bulunduğu yere uygun olarak, eğitim-öğretim çıtasını daha yükseklere çıkarmak için yoğun bir şekilde çaba göstermektedir. Her yönü ile bir kolej özelliği taşımaya adaydır. Sevim-Erdoğan Öz İlköğretim Okulunun bu düzeye ulaşmasında, emeğini ve yüreğini ortaya koyan güçlerini birleştiren yönetici, öğretmen ve diğer çalışanlarını kutluyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
Sevim – Erdoğan Öz İlköğretim Okulunun kısa, fakat dolu olan tarihi süreci budur. Işığı ile yavrularımızın beyinlerini aydınlatmaya, kendi tarihini yazmaya ve başarı grafiğini yükseltmeye devam edecektir.
Kuruluşundan bu yana ulusal olduğu kadar uluslararası alanda da önemli başarılara imza atan Kapadokya Meslek Yüksekokulu, 2008-2009 akademik yılından itibaren Avrupa Komisyonunun Erasmus programına dahil oldu.
İlk öğrencilerini 2005-2006 akademik yılında kabul eden Kapadokya Meslek Yüksekokulu, ülkemizin ekonomik kalkınma hedefleri doğrultusunda doğrudan yapılanan ilk yükseköğretim kurumudur. Yaz Kursları, öğrencilerine ve bölge halkına açık Sertifika Programları ve kültürel etkinlikleri ile yılın on iki ayı kapanmayan okulun hedefi, mezunlarını ülke genelinde ve giderek AB ve Avrasya ekonomilerinde söz sahibi olmalarını sağlayacak nitelik ve nicelikte üretimi ve istihdamı gerçekleştirmeye yönelik becerilerle donatmak, meslek sahibi olmalarını sağlamak, yönetici ve girişimci yetiştirmektir. Yaz kursları ve zorunlu staj dönemleri ile birlikte, Kapadokya Meslek Yüksekokulu altı yarı-yıllık olup, kariyerini akademik alanda sürdürmeyi arzu eden ve gerekli koşulları yerine getiren öğrencilerin ülkemizdeki diğer yüksek öğretim kurumlarına ve uluslar arası işbirliği kurduğumuz yurtdışındaki üniversitelere dikey geçiş yaparak lisans tamamlama imkânları da vardır.